Islah, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 176 ile 183. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bu müessese, davanın taraflarının iddia, savunma ve talep sonucunu kısmen veya tamamen değiştirmesine imkân tanır. Ceza hukukunda iddia, savunmaların genişletilmesi yasağı olmaması ve resen araştırma ilkesi olması sebebiyle ıslah müessesi de bulunmamaktadır. İdari yargılama hukukunda ise doğrudan ıslah başlığı altında bir düzenleme olmasa da İdari Yargılama Usul Kanunu’nun 16. maddesinin 4. fıkrasında, tam yargı davalarında dava değerinin bir kereye mahsus olmak üzere artırılmasına imkan tanıyan bir düzenleme bulunmaktadır.
Hukuk devletinin asli unsurlarından olan suçta ve cezada kanunilik ilkesi, Anayasa’nın “Suç ve cezalara ilişkin esaslar” kenar başlıklı 38. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Kanunsuz ceza olmaz” kenar başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınmış temel bir ilkedir. Bu ilke gereğince kimseye, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı ceza verilemez. Buradaki kanundan maksat, yasama organı tarafından çıkarılan şeklî anlamda kanundur. Yine Anayasa’nın 38. maddesinin üçüncü fıkrasında hükme bağlandığı üzere, ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur.
Türk vatandaşlığı, doğumla veya sonradan kazanılır. Doğumla kazanılan Türk vatandaşlığı, soy bağı veya doğum yeri esasına göre kendiliğinden kazanılır. Makalemizin konusu olan vatandaşlığın kazanılması hali sonradan kazanmadır. Vatandaşlığın sonradan kazanılması yetkili makam kararı, evlat edinilme ya da seçme hakkının kullanılması ile gerçekleşir. Evlenme yolu ile vatandaşlığın kazanılması da yetkili makam kararıyla vatandaşlığın kazanıldığı hallerden biridir. 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 16. maddesinde düzenlenmiştir.
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, Kanun’un 1. maddesinde hükme bağlandığı üzere; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemek amacıyla çıkarılmıştır. Tedbir kararı ise anılan Kanun kapsamında, şiddet mağdurları ve şiddet uygulayanlar hakkında hâkim, kolluk görevlileri ve mülkî amirler tarafından, istem üzerine veya resen verilecek tedbir kararlarını ifade etmektedir.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesine göre Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Ancak diğer vatandaşlara nazaran çok daha fazla kişi ile ilişki içinde olan yaptıkları işler sebebiyle daha fazla husumetle karşı karşıya kalan devlet memurları ve diğer kamu görevlileri hakkında soruşturma açılması bazı özel usullere tabi tutulmuştur. Bu yazımızda devlet memurları hakkında soruşturma yapılması için yapılan ön inceleme ve soruşturma izni konuları ele alınmıştır.
Tasarrufun iptali davası, İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 277 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, bu davadan maksat borçlunun haciz ya da iflasından önce yapmış olduğu ve esasen geçerli olan bazı tasarruflarının geçersiz kılınması ya da "iyi niyet kurallarına aykırılık" sebebiyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalması ve o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilinin sağlanmasıdır.
İnsanoğlu ilk çağlardan beri, ürettiği ürünlerin diğer ürünlerden ayırt edilebilmesini istemiştir. Özellikle Sanayi Devrimi’nden sonra oluşan büyük pazarda hayatta kalabilmek için üreticiler, kendi ürettiği nesne ve objeleri diğer rakiplerinden farklı kılacak bir işaret eklemek zorunda kalmıştır. İşte markalar bu ihtiyaçtan doğmuştur. Oluşan bu büyük rekabet ortamında milyonlarca marka oluşturulmuş ve rekabet daha da canlanmıştır. Bu nedenle günümüz üretim ve ticaret dünyasında marka kaçınılmaz ihtiyaç haline gelmiştir. Markanın geçmişten günümüze dek küresel dünyada giderek artan bu önemi nedeniyle hukuk dünyası bu alanı düzenleme ihtiyacı duymuştur. Bu sebeple ulusal ve uluslararası birçok düzenleme yürürlüğe girmiş ve bu alanın kuralları çizilmeye çalışılmıştır.