Rekabet Kurulu, soruşturmaya başlanmasından sonra, soruşturma taraflarının talebi üzerine yahut resen uzlaşma usulünü başlatabilmektedir. Kurul, uzlaşma usulünün başlatılmasında, soruşturma sürecinin hızlı şekilde bitirilmesinden doğacak usuli faydalar ile ihlalin varlığını veya kapsamını dikkate alacak olup; bu değerlendirmeyi yaparken, Kurul’un hangi hususları göz önünde bulundurabileceği, Uzlaşma Yönetmeliği’nin 4. maddesinin ikinci fıkrasında şu şekilde belirlenmiştir: • Soruşturma taraflarının sayısı, • Soruşturma taraflarının önemli bir kısmının uzlaşmaya başvurup başvurmadığı, • İhlalin kapsamı ile delillerin niteliği, • Soruşturma taraflarıyla ihlalin varlığına ve kapsamına ilişkin ortak bir kanaate ulaşmanın mümkün olup olmadığı.
Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendilerine yöneltilen suçlamaların esas konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. Karar aleni olarak verilir. Ancak demokratik toplum içinde ahlak, kamu düzeni veya ulusal güvenlik yararına, küçüklerin çıkarları veya bir davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde ya da aleniyetin adil yargılanmaya zarar verebileceği kimi özel durumlara ve mahkemece bunun kaçınılmaz olarak değerlendirildiği ölçüde, duruşma salonu tüm dava süresince veya kısmen basına ve dinleyicilere kapatabilir. 2.Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır.
Sistemi Engelleme, Bozma, Verileri Yok Etme veya Değiştirme Suçu: TCK Madde 244 (1) Bir bilişim sisteminin işleyişini engelleyen veya bozan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Bir bilişim sistemindeki verileri bozan, yok eden, değiştiren veya erişilmez kılan, sisteme veri yerleştiren, var olan verileri başka bir yere gönderen kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (3) Bu fiillerin bir banka veya kredi kurumuna ya da bir kamu kurum veya kuruluşuna ait bilişim sistemi üzerinde işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. (4) Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan fiillerin işlenmesi suretiyle kişinin kendisinin veya başkasının yararına haksız bir çıkar sağlamasının başka bir suç oluşturmaması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Banka veya Kredi Kartlarının Kötüye Kullanılması Suçu: Madde 245 – (Değişik: 29/6/2005 – 5377/27 md.) (1) Başkasına ait bir banka veya kredi kartını, her ne suretle olursa olsun ele geçiren veya elinde bulunduran kimse, kart sahibinin veya kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın bunu kullanarak veya kullandırtarak kendisine veya başkasına yarar sağlarsa, üç yıldan altı yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. (2) Başkalarına ait banka hesaplarıyla ilişkilendirilerek sahte banka veya kredi kartı üreten, satan, devreden, satın alan veya kabul eden kişi üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. (3) Sahte oluşturulan veya üzerinde sahtecilik yapılan bir banka veya kredi kartını kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlayan kişi, fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, dört yıldan sekiz yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
Aynı piyasada faaliyet gösteren teşebbüsler arasında rekabetin yarattığı belirsizliği ortadan kaldırmak amacıyla yapılan rekabeti sınırlayıcı anlaşmalar, uyumlu eylemler ve kararlar, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun kapsamında yasaklanan çok taraflı davranışları oluşturmaktadır. 4054 sayılı Kanun’un ‘Rekabeti Sınırlayıcı Anlaşma, Uyumlu Eylem ve Kararlar’ başlıklı 4. maddesinin birinci fıkrası;
Vesaik Mukabili Ödeme, uluslararası ticarette yaygın olarak kullanılan bir ödeme aracıdır. Vesaik mukabili ödeme İngilizce’de “Documentary Collection” veya “Cash Against Documents (CAD)” olarak adlandırılmaktadır. Ödeme yönteminin, mal bedelinin malın satıcısına ödenmesinde kullanılan yöntem olarak tanımlanması mümkündür.
İsimsiz sözleşmeler, unsurlarının tamamı veya bir kısmı yahut bu unsurların bir araya gelme biçimi kanunda düzenlenmemiş olan sözleşmelerdir. Diğer bir deyişle isimsiz sözleşmeler; tanımının, esaslı unsurlarının veya tarafların hak ve yükümlülüklerinin kanunda öngörülmediği, tarafların iradeleri ile şekillenen sözleşmelerdir.4 Franchising sözleşmesinin kanunda düzenlenmediği için isimsiz sözleşmeler arasında yer alır. Franchise Sözleşmesi isimsiz sözleşme türleri arasındaki niteliği doktrinde tartışmalarıdır. Kimi görüşe göre karma sözleme olmakla beraber ağırlıklı görüş kendine özgü diğer bir ifadeyle sui generis tipli bir sözleşme olduğu kanısındadır. Sui generis sözleşmelerde taraflar, sözleşmede uyuşmazlığa ilişkin bir kural öngörmüşlerse bu kural uygulanır.
Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikayeti üzerine, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel davranışın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
Uyuşmazlıkların çözümünde alternatif çözüm yolu uygulanan ülkelerde uyuşmazlık henüz mahkemeye intikal etmeden önce çözüme kavuşabilmektedir. Böylece mahkemelerin iş yükü azalmış ve uyuşmazlıklar daha kısa sürede çözüme kavuşmuş olacaktır. Uzlaştırma da ceza hukuku boyutunda kullanılan alternatif çözüm yollarından bir tanesidir.
İdari işlemlerin esaslı unsurlarından birini teşkil eden şekil, idari işlemi ortaya çıkaran iradenin dış dünyaya yansımasının maddi biçimi olup, aynı zamanda idari işlemin yapılmasında takip edilen usulü ifade eder. Bu anlamda şekil, idari işlemin tesisinde takip edilen usulü de kapsamına almaktadır.
Günümüzde şirketler gerek yerel gerekse küresel ekonomide varlıklarını sürdürebilmek için kurumsal bir yapıya sahip olmak durumundadırlar. Ülkemiz ve dünya ekonomisinde geniş bir yelpazeye sahip bulunan ve kendine özgü pek çok özelliği bünyesinde barındıran, aynı zamanda toplumsal sistemin yapı taşlarından biri olan aile şirketlerinin varlıklarını uzun yıllar sürdürebilmeleri ve şirketlerin gelecek nesillere aktarımı bakımından konu daha büyük önem taşımaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin a bendinde, idarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için, menfaatleri ihlâl edilenler tarafından dava açılabileceği hükme bağlanmakla idari işlemlerin unsurları belirtilmiş bulunmaktadır. Bu doğrultuda idari işlemlerin unsurlarını, yetki, şekil, sebep, konu ve maksat şeklinde beşli bir ayrıma tabi tutarak incelemek mümkündür. Bu makalede, bir idari işlem olan Rekabet Kurulu’nun idari para cezası uygulanmasına ilişkin kararları, yetki unsuru bağlamında incelenmiştir.
Islah, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 176 ile 183. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bu müessese, davanın taraflarının iddia, savunma ve talep sonucunu kısmen veya tamamen değiştirmesine imkân tanır. Ceza hukukunda iddia, savunmaların genişletilmesi yasağı olmaması ve resen araştırma ilkesi olması sebebiyle ıslah müessesi de bulunmamaktadır. İdari yargılama hukukunda ise doğrudan ıslah başlığı altında bir düzenleme olmasa da İdari Yargılama Usul Kanunu’nun 16. maddesinin 4. fıkrasında, tam yargı davalarında dava değerinin bir kereye mahsus olmak üzere artırılmasına imkan tanıyan bir düzenleme bulunmaktadır.
Hukuk devletinin asli unsurlarından olan suçta ve cezada kanunilik ilkesi, Anayasa’nın “Suç ve cezalara ilişkin esaslar” kenar başlıklı 38. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Kanunsuz ceza olmaz” kenar başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınmış temel bir ilkedir. Bu ilke gereğince kimseye, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı ceza verilemez. Buradaki kanundan maksat, yasama organı tarafından çıkarılan şeklî anlamda kanundur. Yine Anayasa’nın 38. maddesinin üçüncü fıkrasında hükme bağlandığı üzere, ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur.
Türk vatandaşlığı, doğumla veya sonradan kazanılır. Doğumla kazanılan Türk vatandaşlığı, soy bağı veya doğum yeri esasına göre kendiliğinden kazanılır. Makalemizin konusu olan vatandaşlığın kazanılması hali sonradan kazanmadır. Vatandaşlığın sonradan kazanılması yetkili makam kararı, evlat edinilme ya da seçme hakkının kullanılması ile gerçekleşir. Evlenme yolu ile vatandaşlığın kazanılması da yetkili makam kararıyla vatandaşlığın kazanıldığı hallerden biridir. 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 16. maddesinde düzenlenmiştir.
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, Kanun’un 1. maddesinde hükme bağlandığı üzere; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemek amacıyla çıkarılmıştır. Tedbir kararı ise anılan Kanun kapsamında, şiddet mağdurları ve şiddet uygulayanlar hakkında hâkim, kolluk görevlileri ve mülkî amirler tarafından, istem üzerine veya resen verilecek tedbir kararlarını ifade etmektedir.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesine göre Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Ancak diğer vatandaşlara nazaran çok daha fazla kişi ile ilişki içinde olan yaptıkları işler sebebiyle daha fazla husumetle karşı karşıya kalan devlet memurları ve diğer kamu görevlileri hakkında soruşturma açılması bazı özel usullere tabi tutulmuştur. Bu yazımızda devlet memurları hakkında soruşturma yapılması için yapılan ön inceleme ve soruşturma izni konuları ele alınmıştır.
Tasarrufun iptali davası, İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 277 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, bu davadan maksat borçlunun haciz ya da iflasından önce yapmış olduğu ve esasen geçerli olan bazı tasarruflarının geçersiz kılınması ya da "iyi niyet kurallarına aykırılık" sebebiyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalması ve o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilinin sağlanmasıdır.
İnsanoğlu ilk çağlardan beri, ürettiği ürünlerin diğer ürünlerden ayırt edilebilmesini istemiştir. Özellikle Sanayi Devrimi’nden sonra oluşan büyük pazarda hayatta kalabilmek için üreticiler, kendi ürettiği nesne ve objeleri diğer rakiplerinden farklı kılacak bir işaret eklemek zorunda kalmıştır. İşte markalar bu ihtiyaçtan doğmuştur. Oluşan bu büyük rekabet ortamında milyonlarca marka oluşturulmuş ve rekabet daha da canlanmıştır. Bu nedenle günümüz üretim ve ticaret dünyasında marka kaçınılmaz ihtiyaç haline gelmiştir. Markanın geçmişten günümüze dek küresel dünyada giderek artan bu önemi nedeniyle hukuk dünyası bu alanı düzenleme ihtiyacı duymuştur. Bu sebeple ulusal ve uluslararası birçok düzenleme yürürlüğe girmiş ve bu alanın kuralları çizilmeye çalışılmıştır.