Makaleler

Daha fazla bilgi için,
lütfen bizimle iletişime geçin


LL.M., Ortak Avukat

Ziynet Eşyasının İadesindeki Kimi Sorunların Güncel Yargıtay Kararları Işığında İncelenmesi

Av. Sibel ÖZTÜRK, LL.M., Öğr. Stj. Av. Arif Emre ÇİPİLOĞLU

Giriş

Ziynet kelimesi Arapça kökenli bir kelime olup TDK’deki anlamı ‘’süs’’tür. Hukuki terim olarak incelendiğinde ise ziynet eşyası ‘’altın, gümüş gibi kıymetli madenlerden yapılan ve insanlar tarafından takılan süs eşyası’’ anlamına gelmektedir.[1]  Yargıtay da ziynet eşyasını bu tanıma paralel şekilde tanımlamıştır: “…Ziynet; altın, gümüş gibi kıymetli madenlerden yapılmış olup; insanlar tarafından takılan süs eşyası olarak tanımlanmaktadır (Yılmaz, E.: Hukuk Sözlüğü, Ankara 2011, s. 1529). Ziynet eşyasını evlilik münasebetiyle gelin ve damada verilen hediyeler olarak tanımlamak mümkündür. Bu bağlamda, bilezik, altın kelepçe, kolye, gerdanlık, takı seti, bileklik, saat, küpe ve yüzük gibi takılar ziynet eşyası olarak kabul edilmektedir…”[2] 

Tanımdan da anlaşılacağı üzere çeyrek, yarım, tam altın, cumhuriyet altını, Reşadiye altını gibi düğünlerde takılan eşya günlük hayatta süs eşyası olarak kullanılmasa da Yargıtay ziynet kavramını geniş yorumlayarak altın türlerini de ziynet kavramının içine dahil etmektedir.[3]

Ülkemizde düğünlerde evlilik birliğine giren çiftlerin ailelerinin ve yakınlarının çifte destek olma amacıyla hem gelin hem de damada takılar taktığı bilinen bir gerçektir. Halbuki gerek evlilik birliği içinde gerek boşanma sürecindeki çiftlerin arasında ziynet eşyasıyla alakalı uyuşmazlıklar çıktığında bunların nasıl çözümleneceği çoğu kimse tarafından bilinmemektedir. Örneğin, düğünde takılan ziynet eşyası kadına mı yoksa erkeğe mi aittir? Ziynetlerin bedelinin ödenmesine karar verildiğinde dava tarihi değeri mi yoksa infaz tarihi değeri mi esas alınacaktır? Veya mahkemece ziynetlerin yalnızca aynen iadesine karar verilmesine rağmen ziynetlerin dava tarihindeki değerinin mahkeme kararında gösterilmesi İİK.24.madde anlamında ‘’taşınır malın ilamda yazılı değeri’’ kabul edilebilir mi? Bu makalede Yargıtay içtihatlarından yararlanılarak bu meseleler kısaca değerlendirilecektir. 

  • Ziynet Eşyası Hangi Tarafa Aittir?

Ziynet eşyasının kadının mı erkeğin mi aidiyetinde olduğunun belirlenmesi kime iade yapılacağının ortaya çıkması için önemli bir sorundur. Yargıtay konuyla alakalı muhtelif kararlar verse de son yıllarda içtihatların istikrara kavuştuğunu ve eskiden gelen uygulamaya dönüş yapıldığını söylemek mümkündür. 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 13.04.2021 T. 2017/1038 E. 2021/458 K. Sayılı Kararı’nda şu ifadelere yer vermiştir: ‘’Mevzuatımızda, düğün sırasında takılan ziynet ile parasal değeri olan bütün eşyanın aidiyeti konusunda yazılı bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenledir ki, örf ve âdet hukuku uygulanmaktadır. Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına, yaygın örf ve âdet ile ülke gerçeklerine göre kural olarak, düğün sırasında takılan ziynet eşyası ve paralar kim tarafından ve hangi eşe takılırsa takılsın aksine bir anlaşma ya da örf ve âdet kuralı olmadığı takdirde kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı kabul edilir. Yani erkeğe takılan ziynetler ve paraların da aksi kanıtlanmadığı müddetçe kadına ait olduğu kabulü vardır. Söz konusu ziynet eşyasının (altın vs.) evlenme sebebiyle gerek ailelerce ve gerek yakınlarca kadına geleceğinin güvencesi olarak takıldığı kabul edildiğinden emaneten (geçici olarak) takıldığı konusunda kadının bir kabulü olmadığı sürece genel kural kabul edilecektir. Artık, ziynetlerin geri istenmemek üzere verildiği iddia ve ispat edilmedikçe, bunları alan iade etmekle yükümlüdür…’’ Nitekim, Yargıtay bir başka kararında da ‘’fiili karine’’ olarak ziynet eşyasının kadına ait olduğunu belirtmektedir.[4]

Görüldüğü üzere eşyanın mahiyetine, kadına özgü olup olmadığına ve kim tarafından ve hangi tarafa takıldığına bakılmaksızın ziynet eşyası kadına ait kabul edilmektedir. Erkek, takıların kendisine ait olduğunu somut delillerle ispat edip fiili karineyi çürütmelidir. Salt tanık beyanı Yargıtay’ın güncel bir kararına göre ispat için yeterli değildir.[5]

  • Ziynetlerin İadesinde Dava Tarihi Değeri mi Fiili Ödeme Tarihi Değeri mi Esas Alınmalıdır?

Ziynet eşyası ile ilgili davaların çoğunda sonuç bölümünde “ziynet eşyalarının aynen iadesi, aynen iade mümkün olmadığı takdirde, bedelinin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline” şeklinde talepte bulunulmaktadır. 

Fakat, Türkiye gibi enflasyonun çok yüksek seviyelerde seyrettiği ülkelerde -uzun süren davaların da sonucu olarak- dava tarihi ile fiili ödeme tarihi arasında çok ciddi farklar ortaya çıkabilmektedir. Mesela, 1 Ocak 2020 tarihinde 1 gram altın 291,4 TL iken 1 Ocak 2023 tarihinde 1 gram altın 1096,29 TL seviyesindedir. Düğünlerde takılan eşyanın çoğu zaman altın vb. kıymetli madenler olduğu düşünüldüğünde durumun ciddiyeti daha da anlaşılmaktadır.

Yukarıda ifade edildiği gibi terditli şekilde talep edilen ziynetlerin iadesine ilişkin mahkeme kararının icra takibine konu edilmesi sonrası, hüküm de terditli şekilde verildiğinden davalı, aynen iadenin mümkün olmadığını iddia ederek dava tarihindeki parasal değeri davacıya ödeyerek borçtan kurtulabilecektir. Lakin, bu durumda aynen iade talebi karşılanmayan davacı mağdur olmaktadır. Kanaatimizce, ülkemizin ekonomik şartları da göz önüne alınarak terditli bir talep yerine yalnızca ziynetlerin aynen iadesi talebini içerir bir dava dilekçesi hazırlamak davacı tarafın hakkını temin edebilmesi için daha makul gözükmektedir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2022/724 E., 2022/7543 K. sayılı 27.09.2022 tarihli kararında konuyla alakalı şu karara varmıştır: ‘’Davacının talebi davaya konu ziynet eşyalarının aynen iadesi, olmadığı takdirde infaz tarihindeki bedelinin tahsiline ilişkin olup, aynen iadeye karar verildiğinde aynen iadenin mümkün olmaması halinde İİK m. 24 gereğince işlem yapılacağının tabii bulunmasına ve bu nedenle terditli olan ikinci talepte davacının hukuki yararının bulunmaması nedeniyle davacının aynen iade talebi gözetilerek ziynet eşyalarının aynen iadesine karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken mahkemece HMK m. 26 gözetilmeksizin talebin dışına çıkılarak dava tarihindeki bedele hükmedilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.”[6]

Karardan da anlaşılacağı üzere, mahkemece dava tarihindeki bedelin iadesine karar verilmesinde davacının hukuki yararı olmadığı, buna rağmen dava tarihindeki bedele hükmedilmesinin HMK 26.maddede ifade edilen ‘’taleple bağlılık’’ ilkesine aykırılık oluşturacağı belirtilmiştir. Yargıtay’ın mevcut güncel içtihadının isabetli olduğunu belirtmek gerekir. Zira, aksi takdirde davacı tarafın büyük hak kayıplarına uğrama ihtimali bulunurdu.

  • Davada ziynetlerin yalnızca aynen iadesine karar verilirken ziynetlerin dava tarihindeki değerinin mahkeme kararında gösterilmesi İİK. 24.madde anlamında ‘’taşınır malın ilamda yazılı değeri’’ kabul edilebilir mi?

Uygulamada kimi zaman karşılaşılan sorunlardan biri de davacı tarafından terditli şekilde değil, sadece ziynet eşyasının aynen iadesi talep edilmesi ve hükümde de sadece aynen iadeye karar verilmesi halinde ortaya çıkan infaz sorunlarıdır. Yukarıda terditli şekilde yani ‘’ziynet eşyalarının aynen iadesi, aynen iade mümkün olmadığı takdirde, bedelinin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline’’ şeklindeki talebin ülkemizin enflasyon koşulları da göz ününe alındığında davacının hak kaybına uğrama ihtimalini artırdığını, bu sebeple yalnızca aynen iade talebinin davacı için daha uygun gözüktüğünü belirtmiştik. 

Bununla birlikte, yalnızca aynen iadeye hükmedilmesi şeklinde ortaya çıkan mahkeme kararlarında özellikle harç vs. ücretlerin belirlenmesi için ‘’… TL değerinde … gr. altın, …TL değerinde …gr. bileziğin davacıya iadesine’’ gibi hükümler konmaktadır. Bu değerlerin taşınır malın ilamda yazılı değeri olarak kabul edilip edilmemesi tartışmasındaki Yargıtay’ın güncel içtihadı Yargıtay HGK’nin, 15.06.2021 tarihli ve 20178-1678 E., 2021/757 K. Sayılı Kararı ile gün yüzüne çıkmıştır. Söz konusu kararın konuyla alakalı önemli bölümleri şu şekildedir:

‘’II. UYUŞMAZLIK

13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; İİK’nın 24. maddesindeki “taşınır malın değeri ilamda yazılı olmadığı” düzenlemesine göre takip konusu ilamda ziynet eşyalarına ilişkin değerlerin yazılı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır…

…20. Bu açıklamalar ışığında somut olayın incelenmesinde; alacaklı ... vekili tarafından borçlu ... aleyhine başlatılan ilamlı icra takibine dayanak ... 9. Aile Mahkemesinin 15.06.2011 tarihli ve 2009/475 E.,2011/519 K. sayılı ilamında; “…c) Karşı davacının ziynet eşyalarına ilişkin talebinin kabulü ile

21.000 TL değerinde 500 gr ağırlığında 22 ayar 1 adet ...

2.520 TL değerinde 60 gr ağırlığında 22 ayar bir adet kolluk

Toplam 5.040 TL değerinde ve beheri 15 gr ağırlığında 22 ayar 8 adet burma bilezik

Toplam değeri 33.306 TL ve beheri 13 gr ağırlığında 22 ayar 61 adet bilezik

3.216 TL değerinde ve 20 gr ağırlığında 14 ayar 6 adet set

1.323 TL değerinde 18 adet çeyrek altın

2.646 TL değerinde 18 adet yarım altın ve

6.174 TL değerinde 21 adet cumhuriyet altınının karşı davalı ...'den aynen alınarak karşı davacıya verilmesine…” karar verildiği gözükmektedir…

…21. İİK’nın 24. maddesinin 4. fıkrasındaki “taşınır malın değeri ilamda yazılı olmadığı” düzenlemesi anlamında ilamda ziynet eşyalarına ilişkin değerlerin yazılı olduğunun kabul edilebilmesi için "taşınır malın aynen teslimine, bulunamazsa bedeli olan şu kadar liranın ödenmesine" şeklinde terditli bir hüküm kurulması gerekir. Ancak takip dayanağı ilamda sadece aynen iadeye hükmedilmiş olup, bulunamadığı takdirde ne kadar lira bedelin tahsil edileceğine hükmedilmemiş, terditli bir hüküm kurulmamıştır. İlamda gösterilen değerler ise harcın hesaplanması için gösterildiğinden taşınır malın değeri ilamda yazılı sayılamaz. İlamda harcın hesaplanabilmesi için gösterilen değerlerin ziynet eşyalarının başına yazılmış olması da, mahkemenin verdiği kararı değiştirmez.

22. İİK’nın 24. maddesinin Millet Meclisi Adalet Komisyonu gerekçesinde belirtilen “Hüküm fıkrasında sarahaten belirtilmiş olan değer”den kasıt, hüküm fıkrasında "borçlunun elinde bulunan falan taşınır malın teslimine, bulunamazsa bedeli olan şu kadar liranın ödenmesine" şeklinde terditli bir hüküm kurularak bedele de hükmedilmiş olması demektir.

23. İİK’nın 24. maddesinin 4. fıkrasının 2. cümlesinde açıkça belirtildiği üzere “Taşınır malın değeri, ilamda yazılı olmadığı veya ihtilaflı bulunduğu takdirde, icra memuru tarafından haczin yapıldığı tarihteki rayice göre takdir olunur.” Bu durumda icra dairesince ziynet eşyalarının değeri haczin yapıldığı tarihteki rayice göre tespit edilmelidir.

24. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, ziynet eşyalarının değeri ilamda belirtilmiş olduğundan bu değerlerin esas alınarak borçlunun yaptığı ödemeler değerlendirilerek infaz konusundaki şikâyetin karara bağlanması gerektiğinden direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

25. Hâl böyle olunca, yukarıda yazılı değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı yerel mahkemece verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup yerindedir…’’

Karardan  anlaşılacağı üzere Yargıtay, taşınır malın aynen teslimine, bulunamazsa bedeli olan şu kadar liranın ödenmesine şeklinde terditli bir hüküm kurulmadığı sürece mahkeme kararındaki yazılı değerlerin yazılı ilam niteliği taşımayacağını, sorunun İİK. 24.maddesinin 4.fıkrasına göre çözümlenmesi gerektiğini ve haczin yapıldığı tarihteki rayice göre tespit olunacak değere göre sorunun çözülmesi gerektiğini vurgulamaktadır. 

  • Sonuç

Makalede incelenen Yargıtay Kararları son derece yeni olup Yargıtay’ın güncel içtihatlarını yansıtmaktadır. Dolayısıyla, ziynet eşyasının iadesine dair sorunlarda bu kararların çözüm için faydalı olacağı kanaatindeyiz.

Ziynet eşyasının hangi tarafa ait olması sorunu karşısında Yargıtay eski içtihatlarına geri dönmüştür ve ziynet kim tarafından ve hangi tarafa takılırsa takılsın fiili karine olarak kadına ait sayılacaktır.

Ayrıca yukarıdaki kararlarda aynen iade ile birlikte fiili ödeme tarihi değerinin talep edilmesi halinde sadece aynen iadeye hükmedilmekle yetinilmesi gerektiği, aynen iade ile birlikte aynen iadenin mümkün olmaması halinde ancak doğrudan dava tarihi değeri talep edildi ise dava tarihi değerine hükmedebileceği ifade edilmiştir.

Son olarak, Yargıtay’a göre davada sadece ziynet eşyalarının aynen iadesi talep edilmiş ve hükümde sadece aynen iadeye karar verilmiş ise infaz aşamasında aynen iadenin mümkün olmadığının anlaşılması halinde İİK. md.24 hükmü uygulanacaktır ve hükümdeki değer yazılı ilam niteliğinde değildir.

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

[1] GENÇCAN, Ömer Uğur; Ziynet ve Eşya Alacağı Davaları, Ankara 2022, s. 71 vd.

[2] Yargıtay HGK 04.11.2020 T. 2017/1512 E.$, 2020/835 K. Sayılı Kararı

[3] Yargıtay 2. HD. 24.11.2021 T. 2021/8779 E. 2021/8725 K. Sayılı Kararı

[4] Yargıtay HGK, 18.03.2021 T. 2017/1942 E. 2021/297 K. Sayılı Kararı

[5] Yargıtay HGK, 13.04.2021 tarihli ve 2017/1038 E., 2021/458 K. Sayılı Kararı

[6] Benzer nitelikte güncel bir karar için bkz: Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 2022/2996 E., 2022/3975 K.sayılı 26.04.2022 tarihli kararı