Makaleler

Daha fazla bilgi için,
lütfen bizimle iletişime geçin


Kurucu Ortak Avukat

Usul Ekonomisi İlkesi Bağlamında İcra Müdürünün Verdiği Hatalı Kararı Sonradan Re’sen Düzeltmesi

* Av. Yakup ERİKEL, Stj. Av. Abdullah Müfid BİLGİÇ 

GİRİŞ

Usul ekonomisi ilkesi HMK m. 30’da düzenlenmiş olup yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını ifade eder. Kanundaki düzenlemede bu hususa değinilmiş olup, yükümlülük yargılamayı gerçekleştiren hakime yüklenmiştir[1]. Usul ekonomisini ifade eden kanuni düzenleme şu şekildedir:

HMK Madde 30

Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.

Kanunun böyle bir düzenleme yapmasına rağmen, öğretide bu ilkelerin yasa koyucu tarafından düzenlenmese dahi, yargılamanın doğasından kaynaklandığına işaret edilmektedir[2]

HMK m. 30 Gerekçesi

Madde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 ncı maddesindeki adil yargılanma hakkı ile doğrudan ilgilidir. 1086 sayılı Kanunun 77 nci maddesinin sadeleştirilmiş şekli olan bu düzenleme ile, yargılamanın gecikmeye meydan vermeden, düzenli ve en az masrafla yapılması amaçlanmıştır. Ayrıca, yargılamanın safhaları olan “tahkikat ve muhakeme” yerine “yargılama” terimi kullanılmıştır.

Yargılamanın uzaması hâlinde kişilerin, hukukî korunma mekanizmasının işlevini yerine getirdiğine ve hukuk düzeninin etkisine olan inancı da kaybolmaktadır. Çok geç gelen hükümlerin çoğu zaman hayatla bir ilgisi kalmamaktadır ve onların icrası çoğunlukla hakkı teslim edeceğine, bilakis madden haksızlık yaratmaktadır.

Yargılamanın hızlandırılmasının sıkı şekilde uygulanması hayat olayının mükemmelleştirilmesini sınırlar ve böylece hükmün temellerinin mükemmelliği ve doğruluğunu olumsuz yönde etkiler. Bir usul kanunu, elverdiği ölçüde hem bir hayat olayının mükemmel bir şekilde tespitine hem de yargılamanın hızla yapılmasını sağlayacak bir dengeleyici sistem sunuyorsa, bu daha da önem kazanmaktadır.

Bu hükmün işlevsel olabilmesi, bu Kanunun diğer hükümlerinin de uygulanmasına bağlıdır.

Madde gerekçesinde belirtildiği gibi yargılamanın uzaması halinde geç gelen hükümler, hakkı teslim etmek şöyle dursun, çoğu zaman yeni bir haksızlık meydana getirmektedir. Bundan dolayı Yargıtay kararlarında da yargılamanın mümkün olan en kısa sürede ve hakkaniyetle bitirilmesi gerektiği ifade edilmekte ve bunun için hakimlere adeta “pratik” ve “cevval” olunması çağrısı yapılmakta, sıkı şekil şartlarına bağlı kalınarak maddi olay adaletinin gerçekleştirilmemesi hukuka aykırı bulunmaktadır[3]

Örneğin bir kararda Mahkemece, düzeltme isteğinin kabulüne, tespit isteği yönünden ise tefrikine ilişkin olarak verilen karar, Dairece ‘‘… Ne var ki; hem tapu kaydında düzeltim hem de tespite ilişkin istek birbiri ile uyumlu olup davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda aralarında usul hukuku anlamında bağlantı bulunduğunun (HMK 166) kabulü gerektiğinden, bu tür davalar ayrı açılmış olsa dahi birleştirilmesi ve birlikte görülmesi gerekirken ayrılmasına karar verilmesi doğru olmadığı gibi, usul ekonomisi (HMK m.30) ve adalete çabuk ulaşma ilkeleri gözönünde bulundurularak aynı dosyada toplanan deliller birlikte değerlendirilerek karar verilmesi gerekirken tespit isteği yönünden davanın tefrik edilmesi doğru değildir” şeklinde değerlendirme yapılarak bozulmuştur[4]

İCRA MÜDÜRÜNÜN VERDİĞİ HATALI KARARI DÜZELTMESİ USUL EKONOMİSİNİN BİR GEREĞİDİR[5] 

Davacılar vekili dava dilekçesinde; takip dosyasında taraf olmayan ... ve Ceyda Sönmez Wetherilt’in takip dosyasına ‘borçlu’ olarak taraf gösterilmeleri üzerine müvekkillerin bu kararı öğrendikleri 06.07.2020 tarihinden itibaren 7 günlük yasal süresi içinde her iki müvekkil adına da borca itiraz edilmiş ve icra müdürlüğünce takip Ufuk Baran Sönmez ve Ceyda Sönmez Wetherılt adına durdurulmuştur.

Daha sonra takibin durdurulmasına ilişkin verilen karardan dönülerek yine aynı takibin devamına ilişkin karar verilmiş olup, ilk derece mahkemesinin değerlendirmesine göre, icra müdürlüğünün verdiği karardan dönmesi her ne kadar mümkün değil ise de müdürlüğün hatalı karar verdiğinin farkına varması halinde hukuka aykırı işlem tesisine meydan verilmemesi açısından usul ekonomisi ilkeleri takip hukukunda da uygulanacağından verdiği hatalı kararı düzeltmesi mümkündür. Bu itibarla usul ekonomisi gereği icra müdürünün verdiği karardan dönmesinde bir hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Yargıtay da değerlendirmesinde ilk derece mahkemesinin değerlendirmelerine katılarak söz konusu kararın usul ve kanuna uygun olduğunu belirtmiş olup kararın bozulmasını gerektirecek bir sebep görmemiştir. Buna göre icra müdürünün hatalı verdiği kararın farkına vararak hukuka aykırı işlem tesisine meydan verilmemesi açısından usul ekonomisi ilkeleri olaya uygulanarak kararı düzeltmesi mümkün kılınmıştır. Kural olarak icra müdürünün verdiği karardan dönme yetkisi bulunmasa da Yargıtay bu kararıyla usul ekonomisinin gerektirdiği durumlarda bu kurala istisna getirilebileceğini vurgulamaktadır.

SONUÇ

Usul ekonomisi, medenî yargılama hukukuna egemen olan ilkelerden biridir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesinde ifade edilen emredici nitelikteki bu ilke, yargılamanın amacına hizmet eden araçlardan biridir. Usul ekonomisi, yasalarda öngörülen düzenleme çerçevesinde yargılamanın kolaylaştırılmasını, yargılamada öngörülen olağan zaman süresinin aşılmamasını ve gereksiz gider yapılmamasını amaçlar ve bunu hâkime bir yükümlülük olarak yükler. Bu bağlamda, “basitlik”, “hızlılık” ve “ucuzluk” usul ekonomisini oluşturan temel ögelerdir.

Değerlendirme konumuz olan Yargıtay kararında da görüleceği üzere, icra müdürünün verdiği hatalı bir kararı daha sonrasında kendi kendine düzeltmesi de usul ekonomisi ilkesine hizmet eder. Çalışmada da değinildiği gibi esasen icra müdürünün verdiği bir karardan dönmesi kural olarak mümkün değildir. Bununla birlikte müdürlüğün hatalı karar verdiğinin farkına varması halinde hukuka aykırı işlem tesisine meydan verilmemesi açısından usul ekonomisi ilkeleri takip hukukunda da uygulanacağından verdiği hatalı kararı düzeltmesi mümkün görülmüştür. Dolayısıyla icra müdürünün verdiği karardan dönememesi kuralının istisnasını yargılamanın hızlı ve çabuk sonuçlandırılmasına hizmet eden usul ekonomisi ilkesi oluşturur.

------------------------------------------------------------------

[1] Cumhur RÜZGARESEN , Medeni Muhakeme Hukukunda Usul Ekonomisi İlkesi, Yetkin Yayınları, Ankara, 2013, s. 26.

[2] Dilşat YILMAZ, Usul Ekonomisi İlkesi Çerçevesinde Türk İdari Yargılama Usulünde Sözlülük İlkesine İlişkin Bazı Değerlendirmeler, AHBVÜHFD, Ankara, 2019, s. 269.

[3] Hakan PEKCANITEZ/Oğuz ATALAY/Muhammet ÖZEKES, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku Temel Bilgiler, 5. Bası, Yetkin Yayınları, Ankara 2012, s. 171.

[4] Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, 2018/1771 Esas, 2018/11010 Karar, Tarih : 4.06.2018.

[5] Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2022/7886 Esas , 2023/650 Karar.