Makaleler

Daha fazla bilgi için,
lütfen bizimle iletişime geçin


LL.M., Ortak Avukat

Sözleşme Serbestisi İlkesinin İstisnalarından: Aşırı Yararlanma (Gabin)

 *Av. Sibel ÖZTÜRK, LL.M., Öğr. Stj. Av. Gülsüm BUYRUK

Özel hukukun temel prensiplerinden biri olan “irade serbestisi”, bunun bir uzantısı olarak borçlar hukukunda kendisini “sözleşme serbestisi” şeklinde göstermektedir. Bu prensip zaman zaman birtakım ihtilaflara da yol açmıştır. Zira; kontrolün bütünüyle taraflarda olması, herhangi bir hukuki kısıtlamanın olmaması hakkaniyete aykırı sonuçlar ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bu durum dürüstlük kuralı ve ahlakla bağdaşmadığı gibi sosyal açıdan ve hukuk çerçevesinde de yeri yoktur. Bunu önleyebilmek adına birtakım kurallar getiren hukuk sistemimiz, aşırı yararlanma (gabin) müessesini ortaya çıkarmıştır.

Aşırı yararlanma, tarihi çok eskiye dayanan bir hukukî müessesedir. Bu nedenle hem geçmiş hem de günümüz hukuk sistemlerinde değişik isimlerle nitelendirilse de hep yer edinmiştir.[1] Tarihi bu kadar eskiye dayanan bu müessese hakkında yapılan tanımlarda çoğunlukla birbirleriyle benzerlik göstermektedir. TBK m. 28 den çıkarılan tanıma göre aşırı yararlanma; karşılıklı iki tarafa borç yükleyen hukuki işlemlerde, karşılıklı edimler arasındaki bariz, aşırı oransızlığın taraflardan birinin tecrübesizliği, deneyimsizliği ve içinde bulunduğu zor, olumsuz koşullardan yararlanılmak suretiyle gerçekleşmesi halinde söz konusu olan durumdur. Ayrıca aşırı yararlanma sayesinde aleyhine yararlanılma gerçekleştirilen taraf sözleşme ile bağlı olmama (sözleşmenin iptali) veya açık oransızlığın giderilmesini isteme hakkına sahiptir. 

Burada kaçırılmaması gereken nokta şudur; hukuki işlemin tarafları öncelikle doğal olarak kendi çıkarlarını düşünmelerinden ötürü zaten olabildiğince hukuki işlemi kendi lehlerine sonuçlandırmaya çalışacaklardır. Yani burada edimler bakımından oluşabilecek bir fark gayet normaldir, lakin ne zaman ki bu fark aşırılığa kaçar o zaman durum değişecektir.[2] Bu duruma örnek olarak pandemi döneminde herkesin hijyenini dikkat etmesi gerektiği için maske takması ve temizleme jelleri kullanması gerekirken bunu fırsat bilen satıcıların her şeyi 2 katına çıkarması örnek olarak gösterilebilir. Aynı şekilde 6 Şubat depremi sonrası büyükşehirlere gelen depremzedelere evlerin olurundan yüksek fiyatta satılması verilebilir. 

Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 02.11.2021 tarihli, 2020/2126 E., 2021/6326 K. Sayılı kararında aşırı yararlanma nedir sorusuna cevap olarak şu şekilde bir tanım yapılmıştır: “Sözleşmenin gabin (aşırı yararlanma) nedeniyle illetli olduğunun kabulü için edim ve karşı edim arasındaki oransızlığın, taraflardan birinin, diğerinin şahsında mevcut özel bir durumu bilerek istismar etmesi, sömürmesi sonucu oluşması gerekir. Dar ve zor durumda kalmaları nedeniyle, sözleşme yapmaya, mallarını çok düşük bedel ile devretmeye sürüklenmiş kişileri korumak zayıfı güçlüye ezdirmemek için hukukumuzda da düzenlemeler yapılmış.”

AŞIRI YARARLANMANIN ŞARTLARI

 1. Objektif Şart:

Edimler arası açık, fark edilebilir yani bariz bir oransızlık olmasıdır. Bu durum sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olmalıdır.[3] Sözleşme yapıldıktan sonra edimler arasında açık bir oransızlık meydana gelmişse bu durumda gabin söz konusu olmaz.

Kanun koyucu açık oransızlık kavramını kullanmış ancak sayısal bir veri belirtmemiştir.[4] Hakim oransızlığın tespiti konusunda takdir yetkisine sahiptir.

Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 09.05.2016 tarihli, 2016/4269 E., 2016/5762 K. Sayılı kararında: ‘:..gabin davasında öncelikle edimler arasındaki, aşırı oransızlık üzerinde durulmalı, objektif unsur ispatlandığı takdirde zarar gördüğünü iddia edenin kişiliği, yaşı, sağlık durumu, toplumdaki yeri, ekonomik gücü psikolojik yapısı gibi maddi, manevi yönler yani sübjektif unsur derinliğine araştırılıp incelenmelidir.’

 2. Sübjektif Şart:

Aşırı yararlanmanın koşullarının kümülatif nitelik taşıması nedeniyle sübjektif koşul da aranmaktadır.[5] Edimler arasındaki açık oransızlığın zarar görenin zayıf durumundan yararlanılarak yaratılmasıdır. Zarar görenin zayıf durumundan yararlanan taraf sözleşmenin kurulduğu anda yararlanmalıdır ve aşırı yararlanmadan zarar gören taraf bu zayıf durumu yüzünden sözleşmeyi yapmış zorunda olmalıdır. Bu zayıflık kişisel bir zayıflık olabileceği gibi ekonomikte bir zayıflık olabilir. 

Kanun bu duruma örnekler vermiştir. 

2.1. Zarar Görenin Zor Durumda Kalması

Zorda kalma veya diğer adıyla darda kalma maddi (ekonomik güçlük, borçlu olma vb.) veya manevi (yalnızlık, hastalık, yaşlılık vb.) bir tehlike halinden kaynaklanabilir. Kişiyi başkasıyla bir hukuki ilişkiye girmeye mecbur bırakan sancılı, problemli bir vaziyetin mevcudiyeti zorda kalma halidir.[6] Kimin kişiyi bu zor vaziyette bıraktığı herhangi bir önem arz etmez; hatta zorda kalan isteği ile yahut davranışı ile bu hali yaratabilir.[7] 

 2.2. Zarar Görenin Düşüncesizliği

Düşüncesizlik hali, kişinin somut olay bakımından yaptığı işlemlerin anlam ve sonuçlarını kavrayamayacak durumda olmasıdır. Kişinin aceleyle, temkinsiz olarak, telaşla ve iradesi çok zayıf olarak hareket etmiş olduğu hallerde düşüncesizlikten bahsedilir. 

Düşüncesizlik kişinin ayırt etme gücüne (temyiz kuvvetine) sahip olamaması demek değildir. Ayırt etme gücüne sahip kişi dikkatsiz, ihmalkar davranmış olabilir; öte yandan ayırt etme gücü olmayan kişinin yaptığı işlem zaten onu bağlamayacaktır.[8]

 2.3. Zarar Görenin Deneyimsizliği

Deneyimsizlik (tecrübesizlik), kişinin yaptığı sözleşmenin konusu hakkında yeterince bilgi sahibi olmaması anlamına gelir. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 18.02.2014 Tarihli, 2013/20548 E., 2014/2583 K. Sayılı kararında: ‘bir kimse çok birikimli biri olsa dahi somut uyuşmazlığa vakıf değilse ve bu hali istismar edilerek fahiş dengesizlik yaratılıyorsa aşırı yararlanma söz konusudur. Öte yandan; birikimsiz bir kimsenin o olay bakımından sömürülmesi söz konusu değilse de aşırı yararlanmadan bahsedilemeyecektir.’ denilmek suretiyle bir kişinin birçok alanda deneyimli olup yapılan sözleşme ile ilgili deneyimsiz olduğu durumlarda aşırı yararlanmanın söz konusu olacağını gözler önüne sermiştir. 

Dikkat edilmesi gereken nokta mağdur kimse bakımından aranan şartların; yani düşüncesizliğin, tecrübesizliğin ve sıkıntılı halin bir uyuşmazlıkta hep beraber olması anlaşılmamalıdır. Bunlardan birinin mevcudiyeti ve bunun çıkar sağlayan kimsece kullanılması yetecektir.[9] 

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, 2021/9493 E., 2021/7624 K. Sayılı kararında: “Davacı, 81 yaşında olup, yalnız yaşadığını, … parsel sayılı taşınmazı 25.000,00 TL bedelle davalı yeğenine sattığını, taşınmazın gerçek bedelinin 75.000,00 TL olduğunu, edimler arası açık oransızlık bulunduğunu, davalı yeğeninin yaşı ve tecrübesizliğinden faydalandığını, gabin şartlarının oluştuğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı, davacının 25.000,00 TL bedelle taşınmazı satmayı teklif ettiğini, kendisinin de bu teklifi kabul ederek taşınmazı satın aldığını, iddiaların doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince, davacının yaşı, içinde bulunduğu psikolojik durumu, taşınmazın gerçek değeri ile davalı tarafından ödendiği belirtilen değer arasındaki aşırı oransızlık bir bütün olarak değerlendirildiğinde gabin şartlarının gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne ilişkin kararın…ONANMASINA …” denilmek suretiyle de tüm şartların bir arada olunmasının aranmadığı gözler önüne serilmiştir. 

 3. Yararlanma Kastı (Sömürme):

Taraflardan birinin zarar gören tarafın zayıf durumunu bilmesi ve bu durumdan faydalanmak istemesiyle edimler arasında açık bir oransızlık yaratmış olması durumudur.[10] Yani gabinin oluşumunda mutlaka kişinin kastının (bilme+ isteme) olması gerekir, ihmal düzeyindeki yararlanmalar gabine sebebiyet vermez.  Yani sorun, tarafların kararlaştırdıkları bakımından oluşan dengesizlikten ziyade bu dengesizliğin nasıl oluşturulduğudur. 

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, 02.11.2021 Tarihli, 2020/2126 E., 2021/6326 K. Sayılı kararında: ‘O halde, aşırı yararlanmadan (gabinden) söz edilebilmesi, objektif unsur olan edimler arasındaki aşırı oransızlık yanında, bir tarafın darda kalma, tecrübesizlik, düşüncesizlik (hafiflik) hallerinin bulunması, diğer yanın ise yararlanmak, sömürmek kastını taşıması biçiminde iki sübjektif unsurun dahi gerçekleşmesine bağlıdır.’ denmek suretiyle aşırı yararlanma için aranan hususlar göz önüne serilmiştir.

AŞIRI YARARLANMADA TACİRLERİN DURUMU

Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta tacirlerin durumudur. Türk Ticaret Kanunu (TTK) m.18/2’ye göre “Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir.” Basiretli iş adamı; öngörülü, yapacağı işlerle ilgili her türlü tedbiri alıp bilgi sahibi olan, sözleşme yaparken borcun yerine getirilmesine engel olabilecek bir durumun varlığını önceden sezmesi gereken kişidir. TTK m.18/2 gereğince aşırı yararlanma tacir olanlar için düşüncesizlik veya tecrübesizlik nedeniyle söz konusu olamazAşırı yararlanma tacir olan bir kişi açısından ancak zor durumda kalması halinde (ekonomik sıkıntılar vs.) söz konusu olabilir. Bu nedenle aşırı yararlanma müessesinden tacirlerin yararlanabilmesi için belirli koşulların oluşmuş olması gerekmektedir.[11]

AŞIRI YARARLANMA NEDENİYLE KİŞİYE TANINAN HAKLAR

Aşırı yararlanma sonucu zarar gören tarafa kanun koyucu bazı seçimlik haklar tanımıştır:

  1. Aşırı yararlanmaya uğrayan taraf sözleşmenin iptali ve ifa ettiği edimin geri verilmesini isteme hakkına sahiptir. Hukuki işlemde aşırı yararlanma hasebiyle menfaati zedelenen kimse, bu hukuki işlemi iptal davası ile sonlandırabilir. Aşırı yararlanma kesin hükümsüzlük yaratmaz, kişi ancak seçimlik bir hak olan iptal hakkını kullandığında sözleşme kesin hükümsüz hale gelir. Burada sözleşme baştan itibaren geçerlidir, ancak sözleşme kanunda tanımlanan hakkın süresi içerisinde kullanılmasıyla baştan itibaren geçersiz hale gelmektedir. Yani bozulabilir gerçeklik söz konusudur. İptal hakkı bozucu yenilik doğuran bir haktır.
  2. Aşırı yararlanmaya uğrayan taraf sözleşmenin iptali yerine açık oransızlığın giderilmesini de talep edebilir (Kısmi İptal Hakkı). Kanun koyucu duruma göre zarar gören tarafa sözleşme ile bağlı kalarak edimler arasındaki açık oransızlığın giderilmesini isteme hakkı tanımıştır. Bu hak değiştirici yenilik doğuran bir haktır.

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, 02.11.2021 Tarihli, 2020/2126 E., 2021/6326 K. Sayılı kararında: ‘’Gabinin varlığı zarar görene (sömürülene), sözleşme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirerek iptal davası açıp iddiasını her türlü delille kanıtlama ve verdiğini geri isteme hakkı ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteme hakkı verir.“ denmek suretiyle gabine uğramış kişi ne yapabilir sorusuna cevap vermiştir. 

AŞIRI YARARLANMADA HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRELER            

Aşırı yararlanma sonucu düşüncesizlik, deneyimsizlik sonucu zarar gören taraf bunu öğrendiği veya zorda kalma durumunun ortadan kalktığı andan itibaren kendine tanınan hakları 1 yıl ve sözleşmenin kurulduğu andan itibaren 5 yıllık hak düşücü süreler içerisinde kullanabilir.

SONUÇ

Türk Hukuk Sistemi, özel hukuk alanında tarafların hak sahibi olacakları ve borç altına girecekleri işlemlerde kural olarak özgürlük ilkesini benimsemiştir. Bu ilke, irade serbestisi/irade özgürlüğü ilkesi olarak adlandırılmakta olup özel hukuk dünyasında sözleşme serbestisi/sözleşme özgürlüğü ilkesi görünümü ile karşımıza çıkmaktadır. Kanun koyucu bu ilkeye aşırı yararlanma gibi bazı sınırlandırmalar getirerek hakkaniyete aykırı durumların ortaya çıkmasına engel olmuştur. Aşırı yararlanma (gabin) karşılıklı iki tarafa borç yükleyen hukuki ilişkilerde; taraflardan birinin diğerinin düşüncesizliğinden, tecrübesizliğinden veya zorda kalma halinden yararlanarak fayda etmesidir. Aşırı yararlanma durumunun etkisinde kalarak zarar gören kişi, kullanacağı hakkını düşüncesizlik veya tecrübesizlik nedeniyle mağdur olduğu durumda olayı öğrendiği tarihten, zorda kalma ve yarar edilmesi durumunda bunun ortadan kalkması anından başlayarak bir yıl ve her durumda sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde sözleşme ile bağlı olmama (iptal hakkı) veya açık oransızlığın giderilmesini isteme hakkına sahiptir.

---------------------------------------------------

[1] Özkaya, Eraslan, Aşırı Yararlanma (Gabin) Davaları, Genişletilmiş Ve Güncellenmiş 2.Baskı, Ankara 2013, S.16; Okumuş, Selmani, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’na Göre Aşırı Yararlanma (Gabin), 1. Baskı, Ankara 2015, S.58.

[2] Prof. Dr. M. İlhan Ulusan’a Armağan, C. II, 2016, s.195. 

[3] Özkaya, Eraslan, Aşırı Yararlanma (Gabin) Davaları, Genişletilmiş ve Güncellenmiş 2.Baskı, Ankara 2013.

[4] Acabey, M. Beşir: “Aşırı Yararlanma (TBK.m.28)”, 6098 Sayılı TBK Hükümlerinin Değerlendirilmesi Sempozyumu, Prof. Dr. Cevdet Yavuz'a Armağan, İstanbul 2011, s. 111-121. 

[5] ASLAN, Çiğdem M.: Gabinin Unsurları ve Hukukî Sonuçları, Ankara 2006

[6] OKUMUŞ, Selmani: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na Göre Aşırı Yararlanma (Gabin), 1.Baskı, Ankara 2015.

[7] İrem Apaydın, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Çerçevesı̇nde Aşırı Yararlanma

[8] Bı̇lgı̇ç, Yargı: “Aşırı Yararlanma”, Prof. Dr. M. İlhan Ulusan’a Armağan, C. I, Ankara 2016, S. 331-358. 

[9] ÜÇER, Mehmet: “Roma Hukukunda Laesio Enormis ve Karşılaştırmalı Hukuk Açısından Gabin”, AÜHFD., S.4, 2005, s. 521-546.

[10] Doç. Dr. Betül Özlük, Şematik Borçlar Hukuku Genel Hükümler

[11] Eren Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 26. Baskı, Ankara, 2021