*Av. Sibel ÖZTÜRK, LL.M., Stj. Av. Selenay ESEN
A. GİRİŞ
4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’u ihlal eden eylemlere ilişkin zamanaşımı süreleri, bu tür ihlallerin kabahat olması nedeniyle 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nda yer alan düzenlemelere tabidir. Kabahatler Kanunu’nda zamanaşımının başlangıcı ve süresi düzenlenmiş olmakla birlikte, sürenin hangi tarihten itibaren işletileceğine dair açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle, burada 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) hükümleri kıyasen uygulanmaktadır.
Bu çalışmada öncelikle zamanaşımı kavramı ve ilgili mevzuat hükümleri genel hatlarıyla ele alınacak, ardından Rekabet Kurulu’nun zamanaşımı konusundaki yaklaşımına ışık tutan ve bu hususta önemli değerlendirmeler içeren Uğur Soğutma Kararı incelenecektir.
B. ZAMANAŞIMI İLE İLGİLİ HÜKÜMLER
Kabahatler Kanunu’nun Soruşturma Zamanaşımı başlıklı 20. maddesi şu şekildedir:
Madde 20: Soruşturma zamanaşımı
(1) Soruşturma zamanaşımının dolması halinde kabahatten dolayı kişi hakkında idari para cezasına karar verilemez.
(2) Soruşturma zamanaşımı süresi;
Yüzbin Türk Lirası veya daha fazla idari para cezasını gerektiren kabahatlerde beş,
Ellibin Türk Lirası veya daha fazla idari para cezasını gerektiren kabahatlerde dört,
Ellibin Türk Lirasından az idari para cezasını gerektiren kabahatlerde üç,
Yıldır.
(3) Nispi idari para cezasını gerektiren kabahatlerde zamanaşımı süresi sekiz yıldır.
(4) Zamanaşımı süresi, kabahate ilişkin tanımdaki fiilin işlenmesiyle veya neticenin gerçekleşmesiyle işlemeye başlar.
Bu düzenleme çerçevesinde, özellikle nispi idari para cezasını gerektiren kabahatlerde sekiz yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Ancak bu sürenin hangi tarihten itibaren işletileceği konusu açıklığa kavuşturulmadığından, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 66. maddesi kıyasen uygulanmaktadır. TCK m. 66/6 uyarınca, zamanaşımı tamamlanmış suçlarda suçun işlendiği günden, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği günden itibaren işlemeye başlar.
Rekabet hukuku bakımından, ihlale konu eylemin zamana yayılan bir nitelik taşıyıp taşımadığı, başka bir ifadeyle kesintisiz olup olmadığı, zamanaşımı başlangıç tarihi açısından belirleyici olmaktadır. Uğur Soğutma Kararı, bu konuda Kurul’un değerlendirmelerini içeren önemli bir örnektir.
C. KURUL'UN UĞUR SOĞUTMA KARARI IŞIĞINDA ZAMANAŞIMI HUSUSUNDAKİ DEĞERLENDİRMELERİ
Uğur Soğutma Makinaları Sanayi ve Ticaret AŞ’nin, sağlayıcısı olduğu ürünlerin yeniden satıcılarının satış fiyatına müdahale etmek ve söz konusu bayilerin internet satışlarını sınırlamak suretiyle 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4. maddesini ihlal edip etmediğinin tespitine yönelik başlatılan soruşturma neticesinde Kurul; 14.12.2023 tarihli 23-58/1147-409 sayılı Karar’ı ile, ilgili teşebbüs hakkında, Kanun’un 4.maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle idari para cezası vermiştir.
Soruşturma süreci devam ederken yerinde incelemeler sonucu elde edilen bulgulardan biri olan Tespit-70’e ilişkin olarak, UĞUR tarafından sunulan yazılı savunmada; söz konusu yazışmaların 2014 yılına ait olduğu, dolayısıyla sekiz yıllık zamanaşımı süresi göz önünde bulundurulduğunda bu tespite dayanarak herhangi bir ihlal tespiti yapılmasının hukuken mümkün olmadığı ileri sürülmüştür. Ayrıca, 2019 yılına ait herhangi bir bulgunun bulunmaması nedeniyle, UĞUR’un kanunu ihlal etmekle itham edilemeyeceği savunmada yer almıştır.
Teşebbüs tarafından yapılan savunma karşısında Kurul, ihlal olarak değerlendirilen bir eylemin gerçekleşme tarihi esas alınırken anılan eylemin kesintisiz nitelik arz edip etmediğinin ve teşebbüs hakkında ihlal isnadında bulunulan belgelerin aynı ihlal fiilinin icrası bakımından bir bütünlük teşkil edip etmediğinin incelenmesi gerektiğini değerlendirmiştir.
Söz konusu incelemede;
Değerlendirmeleri yapılarak UĞUR hakkında ihlali gösterir belgelere konu eylemin devam eden tek ihlal olarak kesintisiz nitelikte olduğu sonucuna varılmıştır.
Bu çerçevede, UĞUR’un savunmasında ileri sürdüğü zamanaşımı iddiası, eylemlerin süreklilik arz eden ve tek bir ihlalin parçaları niteliğinde olduğu yönündeki değerlendirmeler karşısında geçerliliğini yitirmektedir. Zira elde edilen belgeler, zamana yayılan ve sistematik şekilde sürdürülen bir ihlal sürecine işaret etmektedir. Bu bağlamda, 2019 yılına ait doğrudan bir belge bulunmaması, ihlalin varlığına ve sürekliliğine ilişkin tespiti ortadan kaldırmamaktadır.
Kurul, TCK m.66/6’daki hüküm doğrultusunda, kesintinin gerçekleştiği tarihin zamanaşımı süresinin hesaplanması bakımından dikkate alınabileceğini yani ihlalin sonlandığı tarihten itibaren işletilmesi gerektiğini önceki tarihli bir kararına da atıf yaparak şöyle açıklamıştır:
“Bununla birlikte, yazışmaların devam eden tek bir ihlal olarak nitelendirilmesi durumunda, ihlale yönelik yazışmanın yapıldığı son tarihin de zamanaşımı süresinin başlangıcı olarak esas alınması söz konusu olabilecektir.”
Bu açıklamalar doğrultusunda Kurul:
“…dosya kapsamında UĞUR hakkında ihlal isnadında bulunulan belgelere konu eylem, yeniden satış fiyatının tespitine yönelik olup bu kapsamda gerçekleştirilen yazışmaların, aynı amaca hizmet eden tek bir eylemin parçası olarak kesintisiz bir ihlali ortaya koyduğu değerlendirilmektedir.
Bu bakımdan, teşebbüs hakkında elde edilen ve en son tarihli belgenin tarihi, zamanaşımının işletilmesi gereken tarihtir. Bu doğrultuda, UĞUR’a isnat edilen ihlalin, Tespit 70’e konu olan yazışma tarihi olan 19.06.2014 ile başlamış olup aşağıda yer verilen Tespit 98’e konu yazışma tarihi olan 02.08.2021 itibarıyla kesintiye uğradığı dikkate alındığında, soruşturma zamanaşımı süresinin de 02.08.2021 tarihinden itibaren işlediği değerlendirilmektedir.
Söz konusu açıklamalar çerçevesinde, teşebbüsün anılan yazışmanın zamanaşımına uğramasından hareketle ihlal isnadında bulunulamayacağı yönündeki savunmasına itibar edilmemiştir.”
Değerlendirmesini yapmıştır.
Bu bilgiler ışığında Kurul’un zamanaşımı değerlendirmesinde dikkate aldığı başlıca kriterler şunlardır:
1. Eylemlerin aynı rekabet karşıtı amaca yönelmiş olması
Yazışmaların veya davranışların hepsi yeniden satış fiyatının belirlenmesi gibi ortak bir amaca hizmet ediyorsa, bunlar tek bir ihlalin parçası olarak görülür.
2. İhlalin zaman içinde kesintisiz şekilde sürmesi
Eylemler belli aralıklarla da olsa aynı yapıda ve amaçla devam ediyorsa, arada geçen süreler ihlalin bütünlüğünü bozmaz.
3. Belgelerin kronolojik ve düzenli şekilde ilerlemesi
Delillerin yıllara yayılsa da düzenli ve bütünlük arz edecek biçimde sıralanması, tek bir ihlal sürecinin göstergesi sayılır.
4. Zamanaşımı süresinin en son ihlal tarihinden başlatılması
İhlalin sonlandığı tarih esas alınır; bu tarih, zamanaşımının başlangıç noktasıdır.
Bu çerçevede Kurul, benzer içerikli ve devamlılık taşıyan eylemleri tek bir ihlal olarak değerlendirerek zamanaşımı süresini buna göre belirlemektedir.
Öte yandan, kesintisiz nitelikte olmayan diğer ihlaller için Kurul, şu açıklamaları yapmıştır:
“Amaç yönünden 4054 sayılı Kanun’un 4. maddesini ihlal edebilecek nitelikte bir eylemin kıyasen sırf hareket suçu niteliğinde değerlendirilmesi ve dolayısıyla eylemin gerçekleştiği tarih kabahatin gerçekleştiği an ile eşanlı olduğundan zamanaşımını başlatan tarihin, yazışmanın yapıldığı tarih olarak tespit edilmesi mümkündür.”
Bu ifadeden anlaşıldığı üzere; kesintisiz nitelikte olmayan, örneğin Kanun’u amaç yönünden ihlal eden eylemler, sırf hareket suçu sayıldığından, kabahat bu eylemin gerçekleştiği anda meydana gelmiş sayılmaktadır. Bu nedenle zamanaşımı süresi, eylemin gerçekleştiği tarih olan yazışmanın yapıldığı günden itibaren işlemeye başlamaktadır.
D. SONUÇ
4054 sayılı Kanun kapsamındaki ihlallerin kabahat olması nedeniyle, bu alanda Kabahatler Kanunu’ndaki zamanaşımı süreleri uygulanmakta, ancak başlangıç tarihinin belirlenmesinde TCK hükümleri kıyasen devreye girmektedir. Bu bağlamda Uğur Soğutma Kararı, özellikle kesintisiz ihlallerde zamanaşımı süresinin ne zaman başlayacağına ilişkin önemli ölçütler ortaya koymuştur. Kararda, aynı amaca hizmet eden ve zamana yayılan yazışmaların devam tek bir ihlalin parçaları olduğu kabul edilmiş ve zamanaşımının son yazışma tarihinden itibaren başlayacağı belirtilmiştir. Öte yandan, süreklilik göstermeyen ve yalnızca amaç yönünden ihlal niteliği taşıyan eylemlerde, bu eylemler "sırf hareket suçu" olarak değerlendirilmiş ve zamanaşımı süresinin eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren işleyeceği ifade edilmiştir.