* Av. Yakup ERİKEL, Öğr. Stj. Av. Mustafa Emre BEKDAŞ
İnsanoğlu ilk çağlardan beri, ürettiği ürünlerin diğer ürünlerden ayırt edilebilmesini istemiştir. Özellikle Sanayi Devrimi’nden sonra oluşan büyük pazarda hayatta kalabilmek için üreticiler, kendi ürettiği nesne ve objeleri diğer rakiplerinden farklı kılacak bir işaret eklemek zorunda kalmıştır. İşte markalar bu ihtiyaçtan doğmuştur. Oluşan bu büyük rekabet ortamında milyonlarca marka oluşturulmuş ve rekabet daha da canlanmıştır. Bu nedenle günümüz üretim ve ticaret dünyasında marka kaçınılmaz ihtiyaç haline gelmiştir.
Markanın geçmişten günümüze dek küresel dünyada giderek artan bu önemi nedeniyle hukuk dünyası bu alanı düzenleme ihtiyacı duymuştur. Bu sebeple ulusal ve uluslararası birçok düzenleme yürürlüğe girmiş ve bu alanın kuralları çizilmeye çalışılmıştır.
Ülkemizde de bu alanda düzenlemeler getirilmiştir. Ülkemizde daha önce markaların tescili ve markalara yönelik düzenlemeler 556 sayılı Markaların Korunması Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname ile düzenlenmekteydi. Son olarak 10 Ocak 2017’de 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu yürürlüğe girmiş ve 556 Sayılı KHK’nın yerini almıştır. Sınai Mülkiyet Kanunu tüm sınai mülkiyet haklarını ayrı kitaplar altında tek bir kanunda düzenlemiş ve markalar günümüzdeki bu büyük önemi nedeniyle ilk kitapta düzenlenmiştir.
Marka ve Marka Hakkının Korunması:
Markanın tanımı:
6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’n tanımlar başlıklı 2.maddesinde markanın tanımı yapılmamıştır. Buna rağmen aynı Kanun’un 4.maddesinde marka olabilecek işaretler açıklanmıştır. Bu maddeye göre marka; bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.
Nitekim aynı Kanun'un 5. maddenin gerekçesinde ise marka tanımlanmıştır. Gerekçeye göre marka; bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini, diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmeye yarayan işarettir.
Markanın Korunması:
6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 7.maddesine göre bu kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir. Bir marka sahibi markasını hukuki anlamda koruma altına almak isterse, markasını marka siciline tescil ettirmesi gerekmektedir. Bu tescil kurucu nitelikteki bir işlemdir. Tescil edilmiş olan bir marka SMK kapsamında korunabilirken tescil edilmemiş markalar ancak TTK haksız rekabet kapsamında korunabilmektedir.
Günümüzde ülkemizde milyonlarca marka vardır. Bu nedenle markalar arasında doğal olarak uyuşmazlıklar doğmaktadır. İşte bu nedenle Sınai Mülkiyet Kanunu markaların tescil yoluyla korunmasını sağlamaktadır. Markanın tescili, Türk Patent ve Marka Kurumu’na başvuru yaparak ve gerekli prosedürleri gerçekleştirerek gerçekleşir.
Marka tescil ettirilmesinden itibaren 10 yıl süreyle korunmaktadır. Bu süre uzatılabilmektedir. Bu hakkın temelinde Anayasa’daki mülkiyet hakkı esas alınır.
Markanın Hükümsüzlüğü:
Her geçen gün daha da büyüyen rekabet ortamında çok sayıda marka oluşturulmuş ve bunların bir kısmı tescil edilmiş, bir kısmı ise tescil edilmemiştir. Ticaret hayatında markaların tescil edilmesinden dolayı maddi ve manevi anlamda zarara uğrayan kişiler olabilmektedir.
6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’na göre markalar dört şekilde sona ermektedir: Marka hükümsüzlüğü, markanın iptali, markanın yenilenmemesi ve koruma süresinin dolması. Makalemizde markanın sona erme sebeplerinden hükümsüzlük halini inceleyeceğiz.
Marka hukuku anlamında hükümsüzlük: “Tescil edilmiş bir markanın, gerekli koşullara sahip olmaması nedeniyle dava yoluyla iptali ve böylece evvelce elde edilmiş marka hakkının son bulması demektir.”
Tescil edilmiş bir markanın hükümsüzlüğü sadece mahkeme yoluyla yapılabilmektedir. Sınai Mülkiyet Kanunu’nda hangi hallerde hükümsüzlük davası açılabileceği madde madde sayılmıştır.
6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 25.maddesine göre markalar aynı Kanun’un 5. ve 6.maddesinde sayılan hallerden birinin mevcut olması durumunda mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilmektedir. Menfaati olanlar, Cumhuriyet savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsüzlüğünü mahkemeden isteyebilir.
Marka hükümsüzlük davası, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı açılır. Markanın hükümsüzlüğü davalarında Türk Patent ve Marka Kurumu taraf gösterilmez.
Makalenin bu kısmında Kanunun 5.ve 6. maddelerini incelememiz gerekmektedir.
Kanun'un 5. maddesi marka tescilindeki mutlak ret nedenlerini saymaktadır:
Örneğin; kilo, ton, Malatya (kayısı) gibi ifadeler marka olarak tescil edilemez. Eğer edilmiş ise hükümsüzlük davası açılabilir.
4. Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler tescil edilemez.
Örneğin bir markanın niteliğinden ayırt edilebilecek bir niteliği olmayan bir ismi marka tescili alınamaz. Eğer alındıysa marka hükümsüz kılınır.
5. Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler tescil edilemez.
Örneğin bakkal kelimesi bir marka olarak tescil edilemez. Eğer edildiyse hükümsüz kılınması gerekir.
6. Malın doğası gereği ortaya çıkan şeklini ya da başka bir özelliğini veya teknik bir sonucu elde etmek için zorunlu olan veya mala asli değerini veren şeklî ya da başka bir özelliğini münhasıran içeren işaretler.
7. Mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak işaretler.
Bu hüküm kamu yararı amacıyla getirilmiş bir hükümdür.
8. Paris Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesine göre reddedilecek işaretler ve Paris Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesi kapsamı dışında kalan ancak kamuyu ilgilendiren, tarihi ve kültürel değerler bakımından halka mal olmuş diğer işaretler ile yetkili mercilerce tescil izni verilmemiş olan armaları, nişanları veya adlandırmaları içeren işaretler tescil edilemez.
9. Dinî değerleri veya sembolleri içeren işaretler.
10. Kamu düzenine veya genel ahlaka aykırı işaretler.
11. Tescilli coğrafi işaretten oluşan ya da tescilli coğrafi işaret içeren işaretler.
Örneğin Rize’nin coğrafi işareti olan fındık marka olarak kullanılamaz.
Kanun koyucu aynı maddede b c d bentlerine göre tescil edilemeyecek başvurulara bir istisna tanımıştır. Bir marka, başvuru tarihinden önce kullanılmış ve başvuruya konu mal veya hizmetler bakımından bu kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmışsa bu markanın tescili birinci fıkranın (b), (c) ve (d) bentlerine göre reddedilemeyecektir.
Kanunun 6.maddesi ise nispi ret nedenlerini açıklamaktadır. Bu sebeplerin varlığı halinde yine markanın hükümsüzlüğü davası açılabilir. Bu sebepleri mahkeme veya TPMK resen dikkate almaz. Menfaati olan üçüncü kişilerin başvurması gerekmektedir.
Bir markanın varlığı halinde, bir başkası aynı sınıfta halk nezdinde karıştırılabilecek bir markayı tescil edemez. Eğer edilmişse hükümsüzlük davası açılabilir.
2. Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni olmaksızın ve haklı bir sebebe dayanmaksızın markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kendi adına tescili için yaptığı başvuru, marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
Kötü niyetli tescil durumudur.
3. Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
4. Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
Paris Sözleşmesi’ne taraf olmamız sebebiyle yabancı markalar da koruma altındadır.
5. Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
6. Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
7. Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
8. Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.
9. Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Marka Hükümsüzlüğü Hakkında Diğer Önemli Hükümler
Kısmı Hükümsüzlük: Önemle belirtmek gerekir ki, bir hükümsüzlük davasında bir markayı belirli bir marka sınıfı nezdinde hükümsüzlük halleri bulunması sebebiyle hükümsüzlüğü isteniyor ise o markanın sadece o sınıftan tescili hükümsüz kılınacaktır.
Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı: Dava açma hakkının Medeni Kanun dürüstlük kuralı gereğince oluşturulmuş bir süresi vardır. Kanun koyucu bir marka sahibinin kendisinden sonra markasını tescil ettirdiğini bildiği veya bilmesi gerektiği tarihten itibaren 5 yıl boyunca sessiz kalan kalması halinde sonraki tarihli tescil de kötü niyetli değil ise o marka sahibi hükümsüzlük hallerine gidilemeyeceğini belirtmiştir. (SMK 25/6)
Bu kuralın kaynağı TMK 2/1’de yer alan dürüstlük kuralıdır. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu gelmeden önce bu konu hakkında bir düzenleme yoktu. Ancak Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında bu konuya yer verilmekteydi. Sınai Mülkiyet Kanunu yürürlüğe girdikten sonra bu kural bir kanun maddesi haline geldi.
Yargıtay sessiz kalma yoluyla hak kaybı konusunda birçok önemli karar vermiştir. Önemli bir kararında, önceki marka sahibinin olumlu davranış yükümlülüğünün olduğunu ifade etmiştir.
11. HD 14.02.2019, E. 2017/1790, K. 2019/1209
“Sessiz kalma yoluyla hak kaybının gerçekleşip gerçekleşmediği değerlendirilirken, öncelik hakkının sahibinin sonraki tescil veya kullanımdan haberdar olduktan sonra izlediği yol ve sergilediği tavır önemlidir.”
Hükümsüzlük Kararının Sonuçları
Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 27.maddesi markanın hükümsüz kılınmasını sonuçlarını açıklamıştır. Bu maddeye göre markanın hükümsüz kılınması kararı sonucu bu karar marka başvuru tarihinden itibaren etkili olup, markaya bu Kanunla sağlanan koruma hiç doğmamış sayılır.
Markanın hükümsüzlük kararının geriye yönelik olması aşağıdaki durumları etkilemez:
-Karardan önce, markanın sağladığı haklara tecavüz nedeniyle açılan davada verilen kesinleşmiş ve uygulanmış kararlar.
-Karardan önce kurulmuş ve uygulanmış sözleşmeler.
Markanın hükümsüzlüğü kararı herkese karşı etki doğurmaktadır. Hükümsüzlük kararının kesinleşmesinden sonra mahkeme, bu kararı Türk Patent ve Marka Kurumuna resen gönderir. Hükümsüzlük kararının kesinleşmesinden sonra marka sicilden terkin edilir ve durum Bültende yayımlanır.
Marka Hükümsüzlüğü Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme:
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 156.maddesine göre marka hükümsüzlüğü davaları fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesidir. Fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi kurulmamış olan yerlerde asliye hukuk mahkemesi görevlidir.
Üçüncü kişiler tarafından sınai mülkiyet hakkı sahibi aleyhine açılacak davalarda yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesidir.
Sınai mülkiyet hakkı başvurusu veya sınai mülkiyet hak sahibinin Türkiye’de yerleşim yeri bulunmaması hâlinde, davanın açıldığı tarihte sicilde kayıtlı vekilin işyerinin bulunduğu yerdeki ve eğer vekillik kaydı silinmişse Kurum merkezinin bulunduğu yerdeki mahkeme yetkili mahkemedir.
Sonuç:
Markaların günümüz ticaret hayatındaki büyük önemi dolayısıyla ülkeler bu konuda düzenleme yapma ihtiyacı duymuş ve ülkemiz de bu konuda sessiz kalmamıştır. 556 sayılı Markaların Korunması Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname’nin ardından 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile bu KHK dönemindeki eksiklikler giderilmiştir. Bu Kanun ile marka hukuku hakkında kurallar getirilmiş ve markaların tescilinde mutlak ve nispi ret sebepleri açıklanmıştır. Bu sebeplerin varlığına rağmen başından beri tescil edilmemesi gereken işaretlerin tescilinin gerçekleştiği görülebilmektedir. İşte bu gibi haksız tesciller sonucu doğrudan zarar görenler markanın hükümsüzlüğü talebinde bulunabilecektir. Nitekim, markanın hükümsüzlüğü davasına çok büyük bir talep bulunmaktadır. Bu yoğunluk göstermektedir ki bu dava ve markanın hükümsüzlüğü konusu çok önemli bir konudur. Bu nedenle marka sahipleri, markanın hükümsüzlüğü davasıyla karşılaşmamak adına tescil sırasında çok dikkatli davranmalı ve ret sebeplerinin olmadığından emin olmalıdırlar.
KAYNAKÇA: