*Av. Yakup ERİKEL- Stj. Av. Taha ATAŞ
Islah, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 176 ile 183. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bu müessese, davanın taraflarının iddia, savunma ve talep sonucunu kısmen veya tamamen değiştirmesine imkân tanır.
Ceza hukukunda iddia, savunmaların genişletilmesi yasağı olmaması ve re'sen araştırma ilkesi olması sebebiyle ıslah müessesi de bulunmamaktadır. İdari yargılama hukukunda ise doğrudan ıslah başlığı altında bir düzenleme olmasa da İdari Yargılama Usul Kanunu’nun 16. maddesinin 4. fıkrasında, tam yargı davalarında dava değerinin bir kereye mahsus olmak üzere artırılmasına imkân tanıyan bir düzenleme bulunmaktadır.
TAM ISLAH VE KISMİ ISLAH
Davanın tamamen ıslahı ve kısmen ıslahı HMK 180 ve 181. maddelerinde düzenlenmiştir. Davanın tamamen ıslah edilmesi halinde bütün işlemler en baştan başlar. Tam ıslah yoluna başvuran davacı bir hafta içinde yeni dava dilekçesini vermek zorundadır. Tam ıslah, davayı tümü ile yeniden başlatması sebebiyle davalı tarafın tam ıslah yapabilme imkânı yoktur. Davalı, ıslah yoluna başvurarak cevap dilekçesindeki ileri sürdüğü tüm iddia ve savunmalarını değiştirse dahi burada tam ıslahtan söz edilemez.
Kısmi ıslah hem davacı hem davalıya tanınmış bir yetkidir. Daha önce yapılmış bir usul işleminin bir defaya mahsus olmak üzere düzeltilmesine imkân sağlar. Kısmi ıslahta da ıslah yapan tarafın düzeltmek istediği işlemi bir hafta içinde yapması gerekmektedir.
Farkı örnekler üzerinden incelersek: Sendikal sebepler ile iş sözleşmesi feshedilen işçinin açtığı işe iade davasında talep sonucunu değiştirerek kıdem ve ihbar tazminatı istemesi tam ıslaha örnek iken, ıslahın uygulamada en çok kullanıldığı dava değerinin artırılması kısmi ıslaha örnektir.
DAVANIN BİRDEN ÇOK KEZ ISLAHI VE ISLAHIN YAPILABİLECEĞİ ZAMAN ARALIĞI
Davada kaç kez ıslah yapılabileceği HMK 176. maddede, ıslahın yapılabileceği zaman ise HMK 177. maddede düzenlemiştir. İlgili maddeler uyarınca aynı davada taraflar ancak birer kez ıslah yoluna başvurabilir ve ıslah tahkikat sona erene kadar yapılabilir. Bu sebeple istinaf ve temyiz aşamasında ıslah mümkün değildir. Ancak Kanun’un 177. maddesine 2020 yılında yapılan ekleme ile artık İstinaf Mahkemesi tarafından kaldırılan veya Yargıtay’da bozulan karar ilk derece mahkemesine gönderildikten sonra yapılacak tahkikat aşamasında da ıslah yoluna başvurulabilir.
ISLAHIN GERİ ALINMASI VE ISLAHTAN VAZGEÇİLMESİ
Hukuk yargılamasında taraflar dilekçeler aşaması sonuçlanana kadar tüm iddia ve savunmalarını ileri sürmek zorundadır. Kanunun 147. maddesindeki emredici hüküm gereği bu aşamadan sonra iddia ve savunmalar değiştirilemez genişletilemez. (Taraflardan birinin ön inceleme duruşmasına gelmemesi durumunda, duruşmaya katılan tarafın karşı tarafın muvafakatine gerek olmaksızın iddia ve savunmalarını genişletebilme hakkı veren hüküm 2020 yılında yapılan değişiklik ile kaldırılmıştır.)
Bu yasağın iki istisnasından biri ıslah müessesidir. Davasında ıslah yoluna başvurarak daha önce yapmadığı bir usul işlemini yapan veya yaptığı bir işlemi düzelten taraf bu yasağı bir kereye mahsus aşmaktadır. Bu hakkı kullanan taraf ıslah yolu ile yaptığı işlemi geri almak istediğinde yine iddia ve savunmalarını değiştirmiş olmaktadır. Bu sebeple ıslah ile yapılan işlemin geri alınması, ıslahtan vazgeçilmesi, karşı tarafın açık muvafakati olmaksızın mümkün değildir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 14.02.2012 tarihli kararında ıslahtan vazgeçen davacı hakkında verdiği karar şu şekildedir:
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E.2011/5455, K. 2012/2631
Davacı koca Türk Medeni Kanunu’nun 166/1-2. maddesi uyarınca evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayanarak boşanma davası açmış; davadan sonra verdiği 08.11.2010 tarihli dilekçesiyle dava sebebini ıslah ederek, Türk Medeni Kanunu’nun 165. maddesi uyarınca akıl hastalığı sebebiyle boşanmaya karar verilmesini istemiştir. Davacı bu ıslahından da 17.12.2010 tarihli dilekçesiyle vazgeçtiğini bildirip, ilk dava sebebine göre boşanmaya karar verilmesini istemiştir. Davacının ıslahtan dönmesi ve ıslahtan önceki dava sebebine göre karar verilmesini istemesi ikinci ıslah niteliğindedir. Bir davada, taraflardan birinin birden fazla ıslahı geçerli değildir.
BELİRSİZ ALACAK DAVASI VE ISLAH
Belirsiz alacak davası, davacının dava açarken alacağını belirleyememesi halinde ayrı ayrı tespit ve eda davası açmak yerine asgari bir miktar belirterek dava açması ve tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talep sonucunu artırmasıdır. Yapılan bu artırma HMK 176.maddede düzenlenen ıslah kapsamında değil HMK 107. madde kapsamında yapılmaktadır.
Burada akla şu soru gelmektedir: Islah yoluna bir dava içinde ancak 1 kez başvurulabilir. Belirsiz alacak davasında talep sonucunu bir kez artıran davacı, bu artırımından sonra ıslah yoluna da başvurabilir mi? Gerek belirsiz alacak davasını düzenleyen gerekse kısmi davayı düzenleyen hükümlerde belirsiz alacak davasında yükseltilen dava değerinin ıslah ile tekrar artırılamayacağına dair özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu sebeple alacak miktarını önce HMK 107.maddeye dayalı olarak artıdan davacı daha sonra davasını ıslah ederek ikinci kez artırım yapabilecektir.
DAVA DEĞERİNİN ISLAH İLE ARTIRILMASINDA FAİZ VE ZAMANAŞIMI
Alacak davalarında alacak miktarı net şekilde belirli olmaması durumunda (genellikle tazminat davalarında) davacı taraf, karşı vekalet ücretiyle karşı karşıya kalmamak için 2 yola başvurmaktadır. İlki belirsiz alacak davasının şartları gerçekleşmişse davayı asgari miktar üzerinden açmak ve tahkikat sonucunda miktarın kesin şekilde belirlenmesi ile dava değerini belirlenen miktara yükseltmek; ikinci yol ise kısmi dava açarak dava değerini ıslahla yükseltmektir. Bu aşamada başvurulan iki yol arasında zamanaşımı ve faiz bakımından farklılıklar bulunmaktadır.
Belirsiz alacak davasında alacağın tam olarak belirlenmesi sonrasında başta minimum tutar üzerinde açılan dava değeri artırılır. Sonradan artırılan bu miktar için faiz, davanın açıldığı tarihten itibaren işlemeye başlar ve artırılacak bu miktar davanın değerinin yükseltildiği zamana kadar zamanaşımına uğramaz. Ancak kısmi dava açılarak dava değerinin ıslahla artırılması durumunda ıslah ile yükseltilen miktar için faiz, ıslahın yapıldığı tarihten itibaren işlemeye başlar. Alacağın zamanaşımına uğraması ihtimali de burada dikkat edilmesi gereken bir husustur. Örneğin Karayolları Trafik Kanunu’na dayalı olarak açılacak maddi tazminat davasında davasını kısmi şekilde 1.000 TL üzerinden açan ve bu miktarı sonradan ıslah yükseltmeyi planlayan davacı iki yıllık zamanaşımına dikkat etmelidir. Zira zamanaşımı sadece dava tarihinde talep edilen miktar için kesilecektir. Dava değerinin belirlenmesi sürecinde saklı tutulan miktarın zamanaşımına uğrama ihtimali öncelikle göz önünde bulundurulmalıdır.
ISLAH İLE YAPILABİLECEK VE YAPILAMAYACAK İŞLER
Hukuk Muhakemeleri Kanunu 176.maddesi gereğince ıslah tarafların kendi yaptıkları için kullanılabilecek bir hukuki müessesedir. Bu sebeple iki taraflı usul işlemleri, mahkemenin işlemleri ve maddi hakkı sona erdiren işlemler ıslah yolu ile düzeltilemez. Tarafların yaptıkları ve düzeltilebilecek usul işlemleri: dava değerinin veya talep sonucunun değiştirilmesi, daha önce dilekçelerde değinilmemiş yeni vakıaların gösterilmesi, daha önce ileri sürülmeyen zamanaşımı def’inin ileri sürülmesi, ek delil gösterilmesi olarak örneklenebilir. HUMK döneminde zamanaşımı definin ıslah ile ileri sürülebilmesinin (Yargıtay’ın aksi yönde kararları olmakla birlikte) mümkün olmadığı kabul ediliyordu. Yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda da zamanaşımı definin ıslah ile ileri sürülebilmesi ile ilgili özel bir düzenleme bulunmamakla birlikte madde gerekçesinde zamanaşımının ilk itiraz olmadığı ve ıslah ile ileri sürülebileceği belirtilmiştir.
Islah yolu ile düzeltilebilecek işlemler usul işlemleri olduğu için maddi hakkı sona erdiren işlemlerin ıslah ile düzeltilmesi mümkün değildir. Bu kapsamda davayı kabul eden davalı, davasından veya bir hakkından feragat eden davacı, ıslah ile bu işlemleri geri alamaz. Bu işlemlerin yenilik doğurucu haklar olması da bu işlemlerin düzeltilememesinin diğer bir sebebidir.
Yine HMK m. 179/2 de sayılan:
ıslah ile geçersiz hale gelmez.
Islah ile ek delil sunmak mümkün olması ve yeni tanık listesi verilmesi de bir delil sunma biçimi olmasına rağmen HMK m. 240/2 “Tanık gösteren taraf, tanık dinletmek istediği vakıayı ve dinlenilmesi istenen tanıkların adı ve soyadı ile tebliğe elverişli adreslerini içeren listeyi mahkemeye sunar. Bu listede gösterilmemiş olan kimseler tanık olarak dinlenemez ve ikinci bir liste verilemez” hükmü uyarınca yeni tanık listesinin ıslah yolu ile ileri sürülmesi mümkün değildir.
“Taraf değişikliğinin ıslah ile mümkün mü?” sorusuna da 124. maddenin emredici hükmü sebebiyle hayır cevabı vermemiz gerekir. Zira iradi taraf değişikliği ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür ancak maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği karşı tarafın rızasına gerek olmaksızın hâkim tarafından kabul edilebilir. Yargıtay içtihatları da bu yöndedir:
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ ESAS: 2015/16904 KARAR: 2017/5688
Açılmış bir davaya teşmil yolu ile üçüncü bir kişinin davalı sıfatı ile dahil edilmesi mümkün olmadığı gibi zorunlu dava arkadaşlığı hali dışında davacı tarafın istemi ile "ıslah" yoluyla dahi olsa, davada taraf artırılması dava dilekçesinde yer almayan başka gerçek ya da tüzel kişilerin davaya dahil edilmesi usulen mümkün değildir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davacı tarafından mahkemeye sunulan 02.03.2015 havale tarihli dilekçe ile ....'nin de davalı taraf olarak davaya eklenmesini talep ettiği, mahkemece de bu talep yerinde görülerek ....'ne dava dilekçesi tebliğ edilmek suretiyle davaya eklendiği ve yapılan yargılama neticesinde .... hakkında da hüküm kurulduğu anlaşılmakta olup, açılmış ve görülmekte olan bir davada ıslah yoluyla dahi taraf eklenmesi mümkün olmadığından, mahkemece yapılan işlemler usul ve yasaya aykırı görülmüş, bozmayı gerektirmiştir.
ISLAH HARCI VE KARŞI TARAFIN ZARARININ KARŞILANMASI
Davanın kısmen ıslah edilmesi çoğunlukla talep edilen alacak miktarını artırmak için başvurulan bir yoldur. Davacı ıslahla yükselttiği talep sonucu ile ıslahtan önceki miktarın farkı oranında harç yatırmak zorundadır. Harçlar Kanunu 39.madde uyarınca, yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. O halde ıslah ile dava değerini yükselten davacı, yeni belirlediği miktar üzerinden gerekli harcı yatırmazsa ıslah işlemi hüküm doğurmayacaktır. Kısmi ıslahta bir haftalık süre içinde ıslah edilen hukuki işlemin yapılmamış sayıldığı ve ıslah hakkının kullanılmadığı kabul edildiği dikkate alınırsa gerekli harcın yatırılmaması halinde de ıslah hakkının kullanılmadığı çıkarımında bulunulabilir.
YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ ESAS NO:2014/4785 KARAR NO:2014/9627
Somut olayda davacı, dava dilekçesinde belirlediği ilave tediye alacağı talebini ıslah beyanı ile arttırmış ise de ıslah harcının yatırılmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, tamamlama harcı yatırılmayan ve dolayısıyla yok hükmünde olan ıslah beyanına değer verilerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Islah ile düzeltilen işlem sonucunda ıslahtan önce yapılan işlemlerin bir kısmı geçersiz olmaktadır ve bu sebeple aynı işlemlerin yeniden yapılması için masraf yapılmaktadır. Bu masraflara kimin katlanacağı da HMK 178. maddede düzenlenmiştir. “Islah eden taraf, ıslah sebebiyle geçersiz hâle gelen işlemler için yapılan yargılama giderleri ile karşı tarafın uğradığı ve uğrayabileceği zararları karşılamak üzere hâkimin takdir edeceği teminatı, bir hafta içinde, mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Aksi hâlde, ıslah yapılmamış sayılır.”
Kanunun açık hükmü gereği ıslah sebebiyle oluşacak zarar da ıslah eden tarafça karşılanacaktır.