Makaleler

Daha fazla bilgi için,
lütfen bizimle iletişime geçin


LL.M., Ortak Avukat

Fikir ve Sanat Eserleri Hukukunda Eser Sahipliği ve Korunması

Av. Sibel ÖZTÜRK, LL.M., Stj. Av. Abdullah Müfid BİLGİÇ 

GİRİŞ

Fikri haklar; fikri mülkiyet başlığı altında yer alan, kişinin fikir ve sanat faaliyetleri sonucu ürettiği ürünler üzerindeki eser sahibine tanınmış haklardır. Bu hakların kapsamı oldukça geniş olup maddi ve manevi olarak fikri hak sahibini koruma altına alır Eser sahipliği, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) anlamında eser sayılan bir fikir ve sanat ürününün meydana getirilmesiyle kendiliğinden doğar[1]

Eser, bir fikrin topluma iletilmesi için kullanılan bir araçtır. Eser FSEK md.1/B başlığı altında “sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleri” olarak tanımlanmıştır.

Burada önemli olan eserin tamamlanması değildir. Eser, henüz tamamlanmadığı haliyle de bir hususiyet gösteriyorsa yani sahibiyle bağdaştırılabiliyorsa, kişi eserden doğan telif haklarına sahip olacaktır[2].

Bir ürünün eser olarak kabul edilebilmesi için bazı şartları taşıması gerekir. Bunlar:

  • Gerçek bir kişi tarafından oluşturulması,
  • Fikri bir çaba sonucu oluşması,
  • Sahibinin hususiyetini taşıması,
  • Bir şekle bürünmesi,
  • FSEK’te yer alması gerekir.

Örneğin her ne kadar fikri bir çabanın ürünü olsa da avukat dilekçelerini eser kavramı bağlamında değerlendiremeyiz[3]. Bununla birlikte Yargıtay bir kararında avukat dilekçelerinin “…kullanılan bilginin ilk defa avukat tarafından savunuluyor olması, kamusal alana girmemesi, fikri bir yaratıcılığı ortaya koyması…” kriterlerini karşılaması halinde eser olarak değerlendirilebileceği içtihadında bulunmuştur. Bunun için özgün fikirler savunulmalı ve çalışma avukatın özgün hukuki ve bilimsel görüşlerini yansıtmalıdır.[4] 

Bir ürünün eser olarak kabul edilebilmesi için FSEK’te yer alan sınırlı sayıdaki koruma kapsamına dahil olması gerektiğine değinmiştik. Şimdi bu kapsamı biraz irdeleyelim.

A. FSEK HÜKÜMLERİ ÇERÇEVESİNDE KORUNAN ESERLER

FSEK 2, 3, 4, 5, 6 maddeleri eser türlerini belirtmektedir. FSEK 2.maddede “İlim ve edebiyat eserleri” 3. maddede “Musiki eserleri”, 4. maddede “Güzel sanat eserleri”, 5.maddede “Sinema eserleri”, 6. maddede “işleme ve derleme “eserler düzenlenmektedir. İstifade edilen eserin sahibinin haklarına zarar getirmemek şartıyla oluşturulan ve işleyenin hususiyetini taşıyan işlenmeler, bu kanuna göre eser sayılır.

  1. İlim ve Edebiyat Eserleri

a. Dil veya Yazı Yolu ile İfade Edilen Eserler

Bu kapsamdaki eserler, insanlar tarafından anlaşılamasa da dil veya yazı yoluyla ortaya konmuşsa eser olarak korunmaya layık olmaktadır.

b. Bilgisayar Programları (Yazılımlar)

Bilgisayar programı olarak korunan sadece programın kendisidir, donanım değildir. Yani bilgisayarın fiziksel parçaları değildir. Bilgisayar programlarının korumadan yararlanması için CD veya sabit disk üzerinde somutlaşmaları gibi bir zorunluluk bulunmamaktadır.

c. Sözsüz Sahne Eserleri

Eserlerin beden dili ve mimiklerle icra edilmesidir. Söz konusu eserler bir dans gösterisi veya bir şarkı eşliğinde icra edilebilir. Tamamen suskun olması zorunluluk değildir. Bu durumda gösterinin içeriğinde yer alan şarkı, dil ile ifade edilen sanat eseri olarak münhasıran Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında korunacaktır. Doğaçlama gösteriler ve spor müsabakaları bu kapsamda eser olarak kabul edilmemektedir.

d. Bedii Vasfı Bulunmayan Fotoğraflar, Teknik Çalışmalar, Projeler ve Maketler

Bedii güzellik ölçülerine uyan anlamına gelmektedir. Esasen burada kanunun ifade ettiği şeye iyi bir örnek olarak know-how verilebilir. Know – how; tecrübeler ve denemeler sonucu elde edilen uygulamaya yönelik, gizli bir bilgidir. 

Bedii vasfın bulunması halinde eser, güzel sanat eserleri olarak korunmaya alınır. 

2. Müzik Eserleri

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, müzik eserlerini “Her nevi sözlü ve sözsüz bestelerdir.” şeklinde tanımlamıştır (FSEK m. 3).

3. Güzel Sanat Eserleri

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu m. 4’te 8 bent halinde sayılmıştır. Resimler, heykeller, kabartmalar bu kapsamdadır. 

4. Sinema Eserleri

FSEK m.8’e göre “Sinema eserlerinde; yönetmen, özgün müzik bestecisi, senaryo yazarı ve diyalog yazarı, eserin birlikte sahibidirler. Canlandırma tekniğiyle yapılmış sinema eserlerinde, animatör de eserin birlikte sahipleri arasındadır.”

Yapımcı sadece finansal katkı sağlaması nedeniyle eser sahipleri arasında sayılmamıştır. Dolayısıyla maddi tazminat talep etme yetkisi doğabilirse de manevi tazminat talep etme yetkisi bulunmamaktadır[5].

Danıştay bir kararında bilgisayar oyunlarının sinema eseri kategorisinde değerlendirileceği görüşüne varmıştır[6]

Bir sinema eseri kendi bünyesinde şarkı, şiir, dans vb. gibi birçok eseri barındırabilir ve bu eserlerin her biri ayrıca eser olarak korunur. 

5. İşleme ve Derlemeler

İşleme nitelik olarak asıl esere bağlı kalmak kaydı ile orijinal bir eserin başka bir formada yeni bir ürüne çevrilmesidir. İşleme eser ekonomik olarak asıl eserden bağımsız bir şekilde değerlendirmeye olanaklıdır. Örneğin bir kitabın başka bir dile tercüme edilmesi, bir şiirin bestelenerek şarkı yapılması, bir tiyatro eserinin veya romanın sinemaya uyarlanması birer işlemedir. Eser sahibine, eserinden işlenme yoluyla elde edilecek yeni eserin kamuya sunulması ve ekonomik olarak değerlendirilmesi hususunda münhasır karar yetkisi tanınmıştır. Kanun 21. maddesi “bir eserden onu işleyerek faydalanma hakkı münhasıran eser sahibine aittir” diyerek işleme hakkının münhasıran eser sahibine ait mali bir hak olduğu, onun izni olmadan bu hakkın kullanılmayacağını belirtmiştir. Yine bir işlemenin sahibi kendisine bu sıfatla tanınmış olan hakları işleme hususunun serbest olduğu haller dışında, asıl eser sahibinin müsaade ettiği nispette kullanabilir (m.20).

Derlemelerde ise derlenen eserlerin isimleri ve eser sahipleri mutlaka belirtilmelidir.

B. ESER SAHİBİNİN HAKLARI

1. Manevi Haklar

Bu haklar devredilemez ve gerek sağlar arası işlemlere gerekse ölüme bağlı tasarruflara konu edilemez. Bununla birlikte eser sahibi bu hakların kullanma yetkisini başkasına verebilir. 

FSEK m.19’da eser sahibinin ölümünden sonra manevi hakları kimlerin kullanabileceği düzenlenmiştir. Buna göre; “…ölümünden sonra kullanılması, vasiyeti tenfiz memuruna; bu tayin edilmemişse sırasiyle sağ kalan eşi ile çocuklarına ve mansup mirasçılarına, ana – babasına, kardeşlerine aittir.” 

Bu haklar kanunen edinilmiş sayıldığından mirası reddeden kişiler de eser sahibine ait manevi hakka ilişkin yetkiyi kullanabilecektir.

a. Kamuya Sunma

Eser hakkında toplumun bilgi sahibi olması, eserin alenileşmesi anlamına gelmektedir. Eser sahibi bu yetkisini yazılı olarak yapacağı bir sözleşmeyle başkasına devredebilir.

b. Adın Belirtilmesi

FSEK m.15’e göre “Eseri, sahibinin adı veya müstear adı ile yahut adsız olarak, umuma arzetme veya yayımlama hususunda karar vermek salahiyeti munhasıran eser sahibine aittir.”

Eser sahibi, eseri isimsiz olarak kamuya sunarsa eser sahipliği karinesinden faydalanamaz.

c. Eserde Değişiklik Yapılmasını Yasaklama

Eser sahibi izin vermediği sürece, eser sahibinin adında ya da eserde değişiklik yapılamaz. Eser sahibi yazılı izin vermiş olsa bile, şeref ve itibarını zedeleyen değişiklikler yapılamaz. Eser sahibi bu hakkından vazgeçemez. 

FSEK m.16/2’de “Kanunun veya eser sahibinin müsaadesiyle bir eseri işliyen, umuma arzeden, çoğaltan, yayımlıyan, temsil eden veya başka bir suretle yayan kimse; işleme, çoğaltma, temsil veya yayım tekniği icabı zaruri görülen değiştirmeleri eser sahibinin hususi bir izni olmaksızın da yapabilir.” şeklinde istisnai bir durum düzenlenmiştir. Bu koşulların bulunması halinde, yani zorunluluk durumu mevcutsa eser sahibinin izni olmadan eser üzerinde zorunlu değişiklikler yapılabilecektir.

2. Maddi Haklar

Bu haklar devredilebilir ve hukuki işlemlere konu edilebilir. 

a. İşleme

Bir eserin, sahibinden izin almaksızın işlenmesi suretiyle bir işleme eser oluşturulması mümkündür. FSEK m. 21 uyarınca “bir eserden, onu işlemek suretiyle faydalanma hakkı munhasıran eser sahibine aittir.” Yani işleme eser sahibinin bu işleme eserden mali bir kazanım sağlayabilmesi için asıl eser sahibinin iznini alması şarttır.

FSEK m.68/1,2,3 hükümlerine göre eseri, icrayı, fonogramı veya yapımları hak sahiplerinden bu Kanuna uygun yazılı izni almadan, işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil eden veya hertürlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletenlerden hak sahibi üç farklı talepte bulunabilir. Bu talepler seçimliktir.

  1. Bir sözleşme yapılmış olsaydı talep edilebilecek bedelin veya tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasının ödenmesi,
  2. Çoğaltılmış kopyaların, çoğaltmaya yarayan film, kalıp ve benzeri araçların imhası,
  3. Maliyet fiyatını aşmamak üzere çoğaltılmış kopyaların ve çoğaltmaya yarayan film, kalıp ve benzer gereçlerin uygun bir bedel karşılığında kendisine verilmesi.

 b. Çoğaltma

c. Yayma

d. Temsil

Bir eserin duyular yoluyla algılanabilecek şekilde kamuya arz edilmesidir. 

e. Umuma İletim

Umuma iletim halinde program son bulsa bile hukuka aykırılık devam edebilecektir. Konuyla ilgili Yargıtay’ın değerlendirmesi şu şekildedir.

Mesela, radyo programında bir şiirin okunması veya bir şarkının çalınması suretiyle dolaylı temsil ve kamuya iletimi; bir filmin televizyonda yayımlanması suretiyle kamuya iletimi, bir tiyatro piyesinin sahnelenme suretiyle temsili hallerinde tecavüz fiili sona ermekle hukukî sonuçları ortadan kaldırılmış değildir[7]

C. FİKRİ HAKLARIN İHLALİ

1. Tespit Davası

Fiili tecavüzün olup olmadığının, eser sahibinin kim olduğunun tespiti için açılabilir. Eser sahibinin vefat etmesi halinde FSEK m.19’da sayılan kişiler bu davayı 70 yıl içerisinde açabilir[8]. Hukuka aykırılık yeterli olup kusurun varlığı gerekmemektedir.

2. Tecavüzün Men’i

Eser sahibi, haklarının saldırı tehlikesine maruz kalması veya gerçekleşen saldırının tekrarının muhtemel görülmesi halinde bu davayı açabilir. Bir eda davası olup tecavüz edenin kusuru aranmaz.

3. Tecavüzün Ref’i

Saldırının veya etkilerinin devam ettiği durumlarda bu dava açılabilir. Tecavüz edenin kusuru aranmaz. Mesela, radyo programında bir şiirin okunması veya bir şarkının çalınması suretiyle dolaylı temsil ve kamuya iletimi; bir filmin televizyonda yayımlanması suretiyle kamuya iletimi, bir tiyatro piyesinin sahnelenme suretiyle temsili hallerinde tecavüz fiili sona ermekle hukukî sonuçları ortadan kaldırılmış değildir[9].

4. Maddi ve Manevi Tazminat Davaları

Bu davalar, tazminat davası olması hasebiyle haksız saldırıda bulunan tarafın kusurunun da bulunması şarttır. Yukarıda açıklanan davalardan en önemli farkı budur. Hem maddi hem manevi tazminat istenmesi, şartlar mevcutsa mümkündür[10]

---------------------------------------------

[1] Yargıtay 11. HD. T. 18.06.2007, E. 2007/5265, K. 2007/9282.

[2] Savaş Bozbel, Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku, İstanbul, 2012.

[3] Yargıtay 4.CD. T 06.07.2004 E. 2003/21201 K. 2004/8491.

[4] Yargıtay 11. HD., E. 2015/12923 K. 2017/2724 T. 9.5.2017.

[5] Metin Turan, Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda Eser Çeşitleri: Karşılaştırmalı Bir Analiz, 2014.

[6] Danıştay 10.H.D. 27.09.1994 tarih ve E.1992 /4550 1994/1856

[7] Yargıtay 11. HD. T. 24.10.2011, E. 2010/2645, K. 2011/14318.

[8] İbrahim Bayramlıoğlu, Fikir Ve Sanat Eserleri Hukukunda Teknolojik Koruma, 2007.

[9] Yargıtay 11. HD. T. 24.10.2011, E. 2010/2645, K. 2011/14318

[10] Filiz Ceritoğlu, Fikir ve Sanat Eserleri Hukukunda İntihal ve Esinlenme, 2008.