*Av. Yakup ERİKEL, Stj. Av. Taha ATAŞ
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesine göre Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Ancak diğer vatandaşlara nazaran çok daha fazla kişi ile ilişki içinde olan yaptıkları işler sebebiyle daha fazla husumetle karşı karşıya kalan devlet memurları ve diğer kamu görevlileri hakkında soruşturma açılması bazı özel usullere tabi tutulmuştur. Bu yazımızda devlet memurları hakkında soruşturma yapılması için yapılan ön inceleme ve soruşturma izni konuları ele alınmıştır.
SORUŞTURMA İZNİ
Devlet memurlarının görevleri sırasında ve görevleri ile ilgili olarak işlediği iddia edilen suçlar için soruşturma ve devamında kovuşturma yapılabilmesi için yetkili merciden soruşturma izni alınması gerekmektedir. Yani soruşturma izni memura, genel ve mutlak bir koruma sağlamamaktadır, memur görevi ile ilgili olmayan fiilleri sebebiyle genel soruşturma usullerine tabidir. Bu müessesenin getiriliş amacı devletin kendi personelini kayırmak ona ayrıcalık tanımak değil personelin görevini tedirginlik yaşamadan, gerektiği gibi ifa etmesini sağlamaktır. Bu sebeple soruşturma izni alınması eşitlik ilkesini ihlal etmemektedir. Konuya ilişkin 1967 tarihli Anayasa Mahkemesi kararı[1] soruşturma izninin gerekliliğini ve hukukiliğini şu şekilde açıklamıştır.
“...Kanun memurlara, bir zümre bir sınıf olarak imtiyaz tanımakta değildir. Kanunun sağladığı bir çeşit teminattır. Bu da kamu hizmetinin iyi işlemesi için düşünülmüş, düzenlenmiştir. Memur gördüğü hizmet yüzünden sık sık isnad ve iftiralara uğrayabilir. Kendisine memuriyetiyle ilgili suç isnat edilen her memurun, hemen adliyeye sevk edilmesi memurları tedirgin ederek hizmeti aksatır hem de hizmetin yürütülüşü üzerinde bir takım haksız şüphelere yol açabilir. Bu çeşit iddiaların önce kamu hizmetinin gereklerini ve memur psikolojisini iyi bilen kimselerin süzgecinden geçirilmesi ve ortada kovuşturmaya değer bir eylem kalırsa, o zaman işin mahkemenin eline bırakılması kamu hizmetinin yararına bir tedbirdir ve kanunun sağladığı da budur...”
Soruşturma iznine tabi bir suç ile ilgili olarak gereken iznin alınmadan iddianame düzenlenmesi CMK 174/1.d maddesine göre “Soruşturma veya kovuşturma yapılması izne veya talebe bağlı olan suçlarda izin alınmaksızın veya talep olmaksızın düzenlenen, İddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilir.”
SORUŞTURMA İZNİNE TABİ OLMAYAN SUÇLAR
Bu aşamada soruşturma iznine tabi olmaksızın genel hükümlere göre soruşturmanın yapılacağı durumları da belirtmek gerekirse:
Soruşturma izninin alınması gereken suçlarda ise soruşturmayı yapacak olan savcı toplanması gerekli ve kaybolma ihtimali bulunan delilleri tespitten başka hiçbir işlem yapmayarak ve hakkında ihbar veya şikayette bulunulan memur veya diğer kamu görevlisinin ifadesine başvurmaksızın evrakın bir örneğini ilgili makama göndererek soruşturma izni ister. Soruşturma izni verilmemesi ve devamında yapılan itirazların reddedilmesi halinde ilgili memur hakkında soruşturma yapılamaz.
SORUŞTURMA İZNİ VERİLMESİ ÖNCESİNDE YAPILACAK İŞLEMLER
Özel soruşturma usullerine tabi olan kamu görevlileri hariç olmak üzere memurlar hakkında yapılacak yargılama ile ilgili hususlar 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun ile düzenlenmiştir.
İZİN VERMEYE YETKİLİ MERCİ
İlgili Kanun’un 3. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre:
SORUŞTURMA İZNİ TALEP EDİLMEMESİ VE ÖN İNCELEME YAPILMAMASI GEREKEN HALLER
Memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında yapılacak ihbar ve şikâyetlerin soyut ve genel nitelikte olmaması, ihbar veya şikâyetlerde kişi veya olay belirtilmesi, iddiaların ciddî bulgu ve belgelere dayanması, ihbar veya şikâyet dilekçesinde dilekçe sahibinin doğru ad, soyad ve imzası ile iş veya ikametgâh adresinin bulunması gerekmektedir.
Aksi halde ihbar ve şikayetler işleme konulamaz ancak ancak iddiaların, sıhhati şüpheye mahal vermeyecek belgelerle ortaya konulmuş olması halinde ad, soyad ve imza ile iş veya ikametgâh adresinin doğruluğu şartı aranmaz.
Ayrıca Cumhuriyet başsavcılıkları ile izin vermeye yetkili merciler ihbar ve şikâyetler konusunda daha önce sonuçlandırılmış bir ön inceleme olması halinde ve yeni müracaatta neticeyi etkileyecek yeni belge sunulmaması halinde işleme koymazlar.
ÖN İNCELEMENİN YAPILMASI
Soruşturma izni vermeye yetkili makam, aldığı ihbar ve şikâyet üzerine veya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma izni istenmesi halinde ön inceleme başlatır. Ön inceleme, izin vermeye yetkili merci tarafından bizzat yapılabileceği gibi, görevlendireceği bir veya birkaç denetim elemanı veya hakkında inceleme yapılanın üstü konumundaki memur ve kamu görevlilerinden biri veya birkaçı eliyle de yaptırılabilir.
Ön incelemenin çoğunlukla izin vermeye yetkili mercinin görevlendirdiği kişiler tarafından yapıldığı göz önünde bulundurulduğunda incelemenin; Soruşturmaya konu olacak fiil hakkında bilgili, konu hakkında gerekli yetkinliğe sahip, araştırılan memurun üstü konumunda bu mümkün değilse aynı konumda olması gerekmektedir. Kanun metninde ön incelemeci olarak görevlendirilecek kişinin incelemeye tabi olan memurla aynı görev alanında çalışması aranmamış olsa da ön incelemeyi yapacak kişinin konu hakkında gerekli yetkinliğe sahip olması soruşturma izni müessesesinin amacından doğmaktadır. By hususta Danıştay 1. Dairesi’nce verilen karar[2]:
“Dosyanın incelenmesinden; 181 sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Teftiş Kurulu Başkanlığı başlıklı 19 uncu maddesinde, Teftiş Kurulu Başkanlığının Bakanın emir ve onayı üzerine Bakan adına maddede belirtilen görevleri yapacağının hükme bağlandığı, bu durumda, müsteşar yardımcılarının Teftiş Kurulu Başkanının üstü konumunda olmadığı, Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanı ve iki Başmüfettiş hakkındaki ön incelemeyi 4483 sayılı Kanunun 5 inci maddesinde öngörülen üstü konumunda bulunmayan Müsteşar Yardımcısının yaptığı ve düzenlenen rapor üzerine Bakan tarafından soruşturma izni verilmemesine karar verildiği anlaşıldığından, ilgililer hakkında bizzat Bakan tarafından ön inceleme yapılması ya da usulüne uygun olarak görevlendirilecek Başbakanlık Başmüfettişlerine ön inceleme emri verilmesi, bu emre dayalı olarak ön inceleme raporu düzenlenmesi ve yetkili merci tarafından soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine ilişkin bir kararın tesis edilmesi, verilecek kararın türüne göre gerekli yazılı bildirimlerin yapılması, tesis edilen karara karşı itirazda bulunulması durumunda yazılı bildirimlere ilişkin günlü ve imzalı bildirim alındıları ile itiraz dilekçelerinin de eklenerek dosyanın Dairemize gönderilmesi gerekli görüldüğünden, şikayetçi itirazının kabulü ile Sağlık Bakanının soruşturma izni verilmemesine ilişkin 9.12.2004 günlü ve 19 sayılı kararının kaldırılmasına, gereği yapılmak üzere dosyanın Sağlık Bakanlığına, kararın birer örneğinin itiraz edenlere gönderilmesine 8.2.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi ”şeklindedir.
Ön incelemeyi yapacak kişi, görevlendiren merciin bütün yetkilerini haiz olup, bu Kanun’da hüküm bulunmayan hususlarda Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa göre işlem yapabilirler; hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisinin ifadesini de almak suretiyle yetkileri dahilinde bulunan gerekli bilgi ve belgeleri toplayıp, görüşlerini içeren bir rapor düzenleyerek durumu izin vermeye yetkili mercie sunarlar.
Rapor düzenlenirken gereken tüm deliller toplanmalı, incelemeye tabi olan memura şikâyete konu fiilini hangi gerekçe ile yaptığını izah etmesi için savunma hakkı tanınmalıdır. Ön incelemeci ve izin vermeye yetkili mercinin, “bir suç varsa ortaya çıkarılsın adli makamlar tarafından ortaya çıkarılsın” düşüncesi ile suçun oluştuğu yönünde yeterli şüphe oluşmadan, soruşturmaya izin verilmesi yönünde rapor hazırlaması/soruşturma izni vermesi soruşturma iznini bir formalite haline getirir ve verilen soruşturma izni kararının iptal edilmesi için itiraz hakkı doğurur.
“…Ön inceleme ile görevlendirilen kişiler, incelemelerinin sonucunu bir raporla izin vermeye yetkili mercie sunacaklardır. Yetkili merci, raporu inceleyip soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine karar verecektir. İzin vermeye yetkili merciin soruşturma izni verilmesi veya verilmemesi konusunda bir takdir yetkisi yoktur. Yetkili merci, memurun veya diğer kamu görevlisinin üzerine atılan suçu işlediğine ilişkin yeterli delil olması halinde izin verecek, aksi halde izin vermeyecektir.”[3]
İçişleri Bakanlığı'nın 28.03.2003 tarihli genelgesinde de memurlar hakkında inceleme başlatılmadan önce gerekli özenin gösterilerek memurların inisiyatif kullanma serbestliğinin engellenmemesi gerektiği ifade edilmiştir.
Valiliklerce yaptırılan ve 4483 sayılı Kanun hükümlerine göre ön inceleme yapılması gerektiği görüş ve önerisiyle Bakanlığa intikal ettirilen bu araştırmalarda çoğu kez, fiil – fail ilişkisinin yeterince ortaya koyulmadığı, fiilin suç niteliğinde olduğu kanaatine varıldığında ‘genel sorumluluk’ anlayışı ile üst düzey yönetim mevkiindeki memurların ve diğer kamu görevlilerinin hemen her olayda cezai sorumluluklarının bulunduğu kabul edilerek haklarında ön inceleme yapılmasının talep edildiği görülmektedir. Bu talepler üzerine yapılan gereksiz işlemlerin, üst düzey karar alma ve uygulama mevkiindeki memurlar ve diğer kamu görevlilerini ‘insiyatif kullanamaz’ hale getirerek, kamu hizmetinin yürütümünü olumsuz yönde etkilediği muhakkaktır. Ayrıca Valiliklerce yapılan bu araştırmalar sonucunda; fiile iştirak etmediği anlaşılan ve dolayısıyla fiil ile somut ilişkisi kurulmayan, özellikle üst düzey yönetim mevkiindeki memur ve diğer kamu görevlilerinin ‘genel sorumluluk’ anlayışı ile olayda cezai sorumluluklarının bulunduğu yorumlanmak suretiyle Bakanlığımıza ön inceleme yapılması yönünde talepte bulunulmamasına özen gösterilmelidir.
SORUŞTURMA İZNİ HAKKINDA KARAR VERİLMESİ GEREKEN AZAMİ SÜRE
Ön inceleme ve soruşturma izni verilmesi süreci 30 gün içinde tamamlanmalıdır. Zorunlu hallerde bu süre 15 gün uzatılabilir, toplamda 45 günlük sürenin sonunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmek zorundadır. Ancak Danıştay kararları incelendiğinde bu süre düzenleyici süre olarak kabul edilmiş ve süre geçtikten sonra verilen soruşturma izni kararlarında sadece süre aşılmış olması hukuka aykırılık için yeterli görülmemiştir.
4483 sayılı Kanundaki 45 günlük azami ön inceleme süresinin mutlak olmadığı hakkında. 4483 sayılı Kanunun 7 nci maddesindeki, yetkili mercinin en geç kırk beş gün içerisinde ilgili memur veya diğer kamu görevlisi hakkında soruşturma izni verilmesi veya verilmemesi konusunda bir karar vermek zorunda olduğu yolundaki hükmün, ön inceleme konusu eylemin niteliği, kapsamı, özelliği dikkate alınmadan her ön incelemede mutlak uyulması gereken mutlak bir süreyi ifade ettiğinin kabulünün mümkün bulunmadığı, zira, ön inceleme konusu eylemin teknik özellikler içermesi, niteliği, kapsamı, eylemin aydınlatılması için gerekli görülen bilirkişi incelemesinde geçecek süre gibi zorunlu sebeplerle bu sürenin aşılabileceği, bu durumların varlığı halinde kırk beş günlük sürenin aşılmasının, ön incelemenin geçerliliğini ve hukukiliğini etkilemeyeceği açıktır.
SORUŞTURMA İZNİNİN KAPSAMI
Soruşturma izninin kapsamı 4483 sayılı Kanun’un 8. maddesinde belirtilmiştir. Verilen izin şikâyet, ihbar veya iddia konusu olaylar ile bunlara bağlı olarak ileride soruşturma sırasında ortaya çıkabilecek konuları kapsar. İzne konu fiilin hukuki nitelemesinin değişmesi yeni bir soruşturma izni almayı gerektirmez. Örnek verilecek olursa belgede sahtecilik iddiası sebebiyle soruşturma izni alındıktan sonra suçun resmî belgede sahtecilik olarak nitelendirilmesi halinde izne konu fiilde değişiklik olmayacağı için yeni bir soruşturma izni almak gerekmeyecektir.
Ancak soruşturma izni alındıktan sonra yapılan soruşturma sırasında ilgili memur hakkında başka bir suçun delilleri ortaya çıkmışsa bu suç için de yeni soruşturma izni alınması gerekir.
İlgili mercinin memur hakkında verdiği soruşturma izni verildikten sonra iznin geri alınabileceğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Danıştay 2. Dairesi 24.10.2002 tarihli kararı ile yetkili merci tarafından verilen iznin geri alınamayacağına karar vermiştir.
“...Gerek soruşturma izni verilmesine kadar gerekse soruşturma izni verilmesinden sonraki süreç Kanun'da açıkça düzenlenmiş ve verilen soruşturma izinlerinin geri alınabileceğine ilişkin bir hükme ise yer verilmemiştir. Öte yandan, yöntemine uygun verilen ön inceleme emrine dayalı olarak yürütülen ve yetkili merciin bilgi alanı içine girmesi nedeniyle verilen soruşturma izni kararına konu olan memur ya da diğer kamu görevlisinin eyleminin, yetkili merci tarafından soruşturma kapsamı dışına çıkartılması, kamu düzenine aykırı ve kamu vicdanını sarsıcı bir uygulamaya yol açacağından ve 4483 sayılı Kanunda da soruşturma izni kararlarını kaldırma yetkisinin memurlar veya kamu görevlilerinin ilgilerine göre bölge idare mahkemesi veya Danıştay 2. Dairesine verilmiş bulunduğundan, aksine bir düşüncenin kabulü mümkün görülmemektedir.”[4]
SORUŞTURMA İZNİ KARARINA İTİRAZ
4483 sayılı Kanun’un 7. maddesine göre belirtilen sürelerin sonunda yetkili merci olumlu ya da olumsuz bir karar vermek zorundadır. Soruşturma izni verilmesi halinde, hakkında karar verilen memur; soruşturma izni verilmemesi halinde şikayetçi ve Cumhuriyet Başsavcılığı 10 günlük süre içinde itiraz edebilir. 10 günlük süre kararın ilgililere tebliğinden itibaren başlar, başsavcılığa ve varsa şikayetçiye ayrı ayrı itiraz hakkı tanındığı için başsavcılığın itiraz süresini geçirmesi, şikayetçinin itiraz hakkını engellemez. İtirazlar kararı veren mercinin bulunduğu ilin bağlı olduğu Bölge İdare Mahkemesine; soruşturma izninin 3.maddenin e, f, g,h bentleri kapsamında Cumhurbaşkanı, Bakan, TBMM Başkanı tarafından verilmesi halinde Danıştay 2. Dairesine yapılır.
10 günlük süre hak düşürücüdür, bu sürenin geçmesinden sonra yapılan itirazlar reddedilir. Sürenin çalışmaya ara verme dönemine denk gelmesi halinde, sürenin uzayıp uzamayacağına ilişkin olarak Danıştay 1. Dairesi 13.11.2012 tarihli kararında sürenin uzamayacağına hükmetmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 8'inci maddesinin (3) üncü bendinde yer alan, bu Kanunda yazılı sürelerin bitmesi çalışmaya ara verme zamanına rastlaması halinde sürenin ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılacağı yolundaki hükmün, 2577 sayılı Kanun'da düzenlenen idari davalara ilişkin süreler açısından geçerli olduğu açıktır. 4483 sayılı Kanun'da ise, 2577 sayılı Kanunun anılan hükümlerine paralel bir düzenlemeye yer verilmediğinden, itiraz süresinin çalışmaya ara vermeden dolayı uzaması yasal yönden olanaklı değildir.[5]
Yapılan itirazlar öncelikle incelenir ve 3 ay içinde karara bağlanır. İnceleme sonucunda mahkeme tarafından verilen karar kesindir.
SAĞLIK GÖREVLİLERİ HAKKINDA SORUŞTURMA İZNİ VERİLMESİ
Herkesçe bilindiği üzere sağlık personelleri; pandemi kaynaklı olarak başlayan iş yükünün artışı, bazı hasta ve hasta yakınları tarafından uygulanan psikolojik ve fiziksel şiddet, kötü çalışma koşulları sebebi ile zor günler geçirmekte. Bunların yanı sıra yaptıkları iş ve işlemler sebebiyle hasta ve hasta yakınlarının şikayetleri sebebiyle diğer kamu personellerine nazaran çok daha fazla haklı/haksız soruşturma ve inceleme ile karşı karşıya kalmaktalar. Sağlık personelleri hakkında, diğer memurlarda olduğu gibi, cezai soruşturma yürütülmesi için soruşturma izni alınması gerekiyor. Yeni yürürlüğe giren düzenlemeden önce bu izin soruşturma izni illerde valiler ilçede kaymakam tarafından veriliyor idi. Soruşturma izni genellikle ön inceleme ile görevlendirilen kişinin görüşleri doğrultusunda veriliyor eğer ön inceleme ile görevlendirilen kişi doğru bir ön inceleme süreci yürütmez ise mülki amir; tamamen uzmanlık alanının dışında bir konu olması sebebi ile süreci yeterince denetleyemiyor, soruşturmaya gerek olmayan hallerde soruşturma izni verilmesine; soruşturma yapılması gerekli hallerde soruşturma izni verilmemesine karar verebiliyordu. 12.05.2022 tarihinde Resmî Gazete’ de yayınlanan değişiklik ile soruşturma izni verme yetkisi Sağlık Bakanlığı bünyesinde kurulacak bir kurula verilerek bu ihtimallerin belli ölçüde önüne geçilmeye çalışılmıştır.
Yükseköğretim Kanununun 53. maddesinde yer alan soruşturma usulüne tabi olanlar hariç olmak üzere, kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşları ve vakıf üniversitelerinde görev yapan hekim ve diş hekimleri ile diğer sağlık meslek mensupları hakkında da sağlık mesleğinin icrası kapsamında yaptıkları muayene, teşhis ve tedaviye ilişkin tıbbi işlem ve uygulamalar nedeniyle yapılan soruşturmalar hakkında 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.
Ancak 12/5/2022 tarihli Resmî Gazete’ de yayımlanan değişiklik ile artık sağlık personelleri hakkında soruşturma iznini Vali yada Kaymakam değil, Sağlık Bakanlığı bünyesinde oluşturulan Mesleki Sorumluluk Kurulu tarafından verilecektir.
Mesleki Sorumluluk Kurulu, Sağlık Bakanı tarafından belirlenen;
Getirilen değişiklik ile Sorumluluk Kurulunun soruşturma izni vermesi gereken azami süre 4483 sayılı Kanun’da belirlenen sürenin 2 katına çıkarılarak 90 gün olmuştur. Verilen kararlara karşı yapılacak itirazlar, ilgili sağlık personelinin görev yeri fark etmeksizin Ankara Bölge İdare Mahkemesi’ne yapılacaktır. Bu hüküm 27.05.2022 tarihinde henüz soruşturma izni kesinleşmemiş olanlar hakkında uygulanacaktır. Yani 27.05.2022 tarihinden sonra alınacak soruşturma izni kararları ve karar bu tarihten önce verilmiş olmakla birlikte 10 günlük itiraz süresi sona ermemişse veya itiraz yapılmış Mahkeme tarafından işin esası hakkında bir karar verilmemişse soruşturma izni Mesleki Sorumluluk Kurulu tarafından verilecektir. İtiraz Mahkeme aşamasında ise Mahkeme izin kararı kaldırılarak dosyanın Mesleki Sorumluluk Kuruluna gönderilmesi için valiliklere iade edecektir.
Soruşturma iznini verecek makam ve süre dışındaki unsurlar için genel kurallar geçerliliğini sürdürmektedir bu sebeple yazımızın ilk bölümündeki hususlar sağlık personelleri açısından da geçerlidir.
[1] Anayasa Mahkemesi, E.67/14, K.67/36, T. 14.11.1967
[2] Danıştay 1. Daire Esas: 2005/13 Karar: 2005/135 Tarih: 08.02.2005
[3] Danıştay 1. Daire Esas: 2000/29 Karar: 2000/59 Tarih: 17.04.2000
[4] Danıştay 2. Daire Esas: 2002/932 Karar: 2002/3581
[5] Danıştay 1. Dairesi Esas : 2012/1591 Karar : 2012/1636 Tarih : 13.11.2012