Makaleler

Daha fazla bilgi için,
lütfen bizimle iletişime geçin


LL.M., Ortak Avukat

Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu Üyelerine Karşı Açılan Sorumluluk Davası

*Av. Sibel ÖZTÜRK, LL.M., Öğr. Stj. Av. Arif Emre ÇİPİLOĞLU

Genel Olarak

Anonim şirket, TTK 329.madde uyarınca sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan, ortakların borçlarından dolayı yalnız malvarlığıyla sorumlu oldukları bir tür sermaye şirketidir. Ortaklar, sadece şirkete karşı ve taahhüt ettiği miktarla sorumlu olduğu için anonim şirketlerde ‘sınırlı sorumluluk ilkesi’ hakimdir.

Sınırlı sorumluluk ilkesi elbette girişimcilerin ticari riskini azaltmaktadır. Buna karşın bazen de bu ilkenin sonucu olarak şirketle ticari ilişki içerisine girenlerin ticari riski artmaktadır. Zira, anonim şirketi oluşturan pay sahipleri ve şirket hukuken bağımsız da olsa fiili olarak çoğu zaman şirketin yöneticileri pay sahipleri veya onların hakimiyeti altındaki kişilerden seçilmektedir. Ayrıca, şirketin yöneticileri pay sahiplerinin yararına hareket etmeyebilir. Bu gibi durumlarda sınırlı sorumluluk ilkesinin tezahürü olarak pay sahiplerinin malvarlığı şirketin malvarlığından bağımsız olduğu için pay sahiplerinin şirketin yönetimini devralarak menfaatlerini temin etme hakkı yoktur.[1]

Fakat, şirketin zarar görmesi sadece şirketi etkilemez. Dolaylı olarak pay sahiplerini ve şirket alacaklılarını da etkiler. Şirketin zararı durumunda pay sahiplerinin hisselerinin değeri düşebilir, alacaklılar bakımından da temerrüt riski artabilir. İşte tam da bu hususta kanun koyucu şirket, pay sahipleri ve alacaklıları korumak için şirketteki yöneticilere karşı sorumluluk davası açılması imkanını tanımıştır.

Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu

TTK 365.maddede düzenlendiği üzere anonim şirket, yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil olunur. Ayrıca yönetim kurulu üyeleri TTK 369.madde uyarınca görevlerini ‘tedbirli bir yöneticinin özeniyle’ yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini dürüstlük kurallarına uyarak gözetmek yükümlülüğü altındadırlar. 

Bununla beraber, yönetim kurulu üyelerinin şirket aleyhine işlemlere girmesi mümkündür. Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu düzenleyen temel düzenleme olan TTK 553/1 hükmüne göre ‘’ Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.’’  Belirtmek gerekir ki yöneticilerin sorumlu tutulabilmesi için illaki şeklen seçilmiş ve atanmış yönetim kurulu üyesi olmaları gerekmez. Şeklen yönetici olmasa da fiilen yönetici olan kişiler de bu madde uyarınca sorumludur. Maddedeki ‘yöneticiler’ ibaresi de bunu destekler. Kanımızca, bu sorumluluğun şartları tazminat hakkı doğuran diğer hukuki düzenlemelerden farkı olmadığı için haksız fiil hükümlerine göre belirlenmelidir.[2] Bu şartlar hukuka aykırı davranış, kusur, illiyet bağı ve zarardır.

Sorumluluğun doğması için ilk şart yönetim kurulu üyelerinin hukuka aykırı davranışıdır. Hukuka aykırılık, kişilerin mal veya şahıs varlıklarını koruma amaçlı hukuk düzenince konulmuş olan yazılı veya yazılı olmayan emir ve yasaklara uymayan davranışlar olarak tanımlanabilir.[3] İlgili maddede de ‘kanuna ve esas sözleşmeye’ aykırılık aranarak aslında hukuka aykırılık şartına atıf yapılmıştır. Dolayısıyla yönetim kurulu üyelerinin davranışları hukuka aykırılık içermiyorsa diğer şartlar oluşsa bile sorumluluk doğmayacaktır.

İkinci olarak yönetim kurulu üyelerinin kusuruna ihtiyaç vardır. Kusur; hukuk düzenince belirlenen örnek davranıştan ayrılarak hukuka aykırı fiile yönelik kınanan bir davranışın olmasını ifade eder. Kusur kast veya ihmal şeklinde ortaya çıkabilir. Burada objektif kusur söz konusudur. Bu sebeple yönetim kurulu üyesi kendi işinde göstermesi gereken özeni gösterdiğini ispatlasa dahi, gösterdiği özen varsayılan özen ölçüsü dâhilinde nesnel olmadığından sorumluluktan kurtulamayacaktır. Kusuru hangi tarafın ispat etmesi gerektiği konusunda ise doktrinde çeşitli görüşler mevcuttur. Bir görüşe göre burada tipik bir haksız fiil olduğu için kusuru ispat yükü davacıya aittir. Yargıtay da kimi kararlarında bu görüşü desteklemiştir.[4] Bizim de katıldığımız Kendigelen’in ve bazı yazarların görüşüne göre ise anonim şirket ve yönetim kurulu arasında aynı zamanda bir sözleşme ilişkisi bulunduğu için TBK 112.madde gereğince yönetim kurulu üyeleri kusursuzluğunu ispat etmelidir.[5] Bu sebeple, kusurun karine olarak var olduğunu kabul etmek gerekir. Aksi düşünülürse, yönetim kurulu üyelerini sorumlu tutmak çok zorlaşacaktır.

Ek olarak, yönetim kurulu üyelerinin yükümlülüklerini ihlal etmesi ile zarar arasında illiyet bağı bulunması gereklidir. Hayatın olağan akışına göre objektif olarak belli bir hareket veya olayın o zararı meydana getireceği sonucuna varılıyorsa, fiil ile ortaya çıkan zarar arasında illiyet bağı vardır.

Son şart ise, yönetim kurulu üyelerinin davranışı sonucu zararın ortaya çıkmasıdır. Zarar, bir kimsenin iradesi dışında malvarlığındaki eksilmeyi ifade eder. Yönetim kurulu üyelerinin sorumluğundaki en önemli zarar ayrımı doğrudan ve yansıma zarar ayrımıdır. Doğrudan zarar, hukuka aykırı fiil sebebiyle kişinin araya başka bir neden girmeksizin uğradığı zarardır. Yansıma zarar ise, hukuka aykırı bir fiile uğrayan kişiler dışında kalanların da bu fiil nedeniyle doğrudan zarar görenle aralarındaki ilişkiden dolayı uğradığı zarardır. [6] Doğrudan zarar ve yansıma zarar bağlamında şirketin, pay sahiplerinin ve alacaklıların taleplerini ayrı ayrı incelemek konunun daha iyi anlaşılması için faydalı olacaktır.

Yönetim kurulu üyelerinin davranışları sonucu anonim şirket zaten ancak doğrudan zarara uğrayabilir. Şirket, uğradığı zararın tazmini için tazminat yine şirkete ödenecek şekilde sorumluluk davası açabilecektir. Bu husus TTK 555/1’de de açıkça ifade edilmiştir: ‘’Şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilirler.’’  Sorumluluk davasında şirketin davada temsili açısından, şirketin temsil organı yönetim kurulu olduğundan, sorumlu tutulmayan görev başındaki yönetim kurulu üyeleri şirketi temsil edecektir. Ancak, sorumluluk davasının tüm yönetim kurulu üyelerine yöneltildiği durumlarda, genel kurul tarafından şirket temsilcisi belirlenebilir; şirket temsilcisi belirlenemezse ortakların talebiyle mahkemede kayyım atanarak davanın açılması sağlanabilir.[7]

Pay sahipleri, yönetim kurulu üyelerinin davranışları sonucu doğrudan zarara uğrarsa tazminatın doğrudan kendilerine ödenmesi için TTK 553.maddeye dayanarak sorumluluk davası açabilir. Pay sahiplerinin doğrudan zararı genellikle pay sahipliği haklarının ihlali sonucu ortaya çıkar. Kâr payı alma hakkı, rüçhan hakkı gibi haklar bu gruba girer. Şirketin malvarlığında meydana gelen zarar aynı zamanda pay sahiplerinin yansıma zararını oluşturur.[8] Kural olarak, yansıma zararın tazminine olanak yoktur, bunun için açık bir kanun hükmünün mevcudiyeti gerekir. Bu açık hüküm ise TTK 555/1’dir. Pay sahipleri de bu hükme dayanarak şirketin uğradığı zararların tazminini isteyebilir. Fakat uğradıkları doğrudan zarardan farklı olarak yansıma zarar durumunda pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini talep edebilir.

Alacaklıların durumunun genel olarak pay sahiplerinin durumuna benzediğini söylemek mümkündür. Alacaklılar da TTK 553.madde uyarınca doğrudan zararları için tazminat kendilerine ödenmek üzere sorumluluk davası açabilir. Alacaklılar da yansıma zararlarının tazmininin şirkete ödenmesini isteyebilir. Lakin pay sahiplerinden farklı olarak alacaklıların yansıma zararın tazminini isteyebilmesi için TTK 556. madde gereği şirketin iflas etmesi ve tazminat isteminin iflas idaresince ileri sürülmemiş olması gerekir.

Son olarak, belirtmek gerekir ki yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu sınırsız, şahsi ve müteselsil sorumluluktur. [9]  Sorumluluğun şahsi olmasının sonucu olarak hem TTK 553/2 gereği göre yetkisini devreden yönetim kurulu üyeleri sorumlu olmayacak hem de TTK 553/3 gereği hiçbir yönetim kurulu üyesi kontrolü dışındaki hukuka aykırı davranışlardan sorumlu olmayacaktır. Müteselsil sorumluluk bağlamında ise anonim şirketlerde TTK 557’ye göre ‘farklılaştırılmış teselsül’ ilkesi kabul edilmiştir. Bu nedenle, her bir yönetim kurulu üyesi kusuru oranında ve durumun gereklerine göre sorumlu olacaktır.

Sorumluluğu Sona Erdiren Sebepler, Görevli ve Yetkili Mahkeme

Yönetim kurulu üyelerine karşı sorumluluk davası açılmasına engel olan ilk durum genel kurul tarafından alınan ibra kararıdır. TTK 558/2 uyarınca ‘’Şirket genel kurulunun, sorumluluktan ibraya ilişkin kararı, ibranın kapsadığı açıklanan maddi olaylara ilişkin olarak, şirketin, ibraya olumlu oy veren ve ibra kararını bilerek payı iktisap etmiş olan pay sahiplerinin dava hakkını kaldırır. Diğer pay sahiplerinin dava hakları ibra tarihinden itibaren altı ay geçmesiyle düşer.’’ Maddeden de anlaşılacağı üzere ibranın, şirketin dava açma hakkını ortadan kaldırma etkisi varken ibraya olumsuz oy veren pay sahipleri ve alacaklılar üzerinde dava açma hakkına herhangi bir etkisi olmayacaktır.

Sorumluluk davası açılmasına engel ikinci ve son sebep ise zamanaşımıdır. TTK 560.maddeye göre ‘’Sorumlu olanlara karşı tazminat istemek hakkı, davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren iki ve herhâlde zararı doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Şu kadar ki, bu fiil cezayı gerektirip, Türk Ceza Kanununa göre daha uzun dava zamanaşımına tabi bulunuyorsa, tazminat davasına da bu zamanaşımı uygulanır.’’

Davanın açılmasında TTK 561. madde gereği yetkili mahkeme anonim şirketin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi iken görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir.

Daha fazla bilgi ve sorularınız için bizimle iletişime geçebilirsiniz;

Av. Sibel ÖZTÜRK, LL.M.

[email protected]

+ 90 312 911 22 11

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

[1] Ersin Çamoğlu, Anonim Ortaklık Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu (Kamu Borçlarından Sorumluluk İle), (İstanbul: Vedat Kitapçılık, 2010), 2-3.

[2] AKDAĞ GÜNEY, Necla, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na Göre Anonim Şirket Yönetim Kurulu, 6335 Sayılı Kanun’un Getirdiği Değişikliklerle, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2012, s.185.

[3] O.Gökhan, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Cilt II, Legal Yayıncılık, İstanbul, 2015, s.42-43.

[4] Yargıtay 23. HD, 6.2.2019, E. 2016/2905, K.2019/301, www.kazancı.com, ET. 01.05.2020

[5] KENDİGELEN, Abuzer, Yeni Türk Ticaret Kanunu, Değişiklikler, Yenilikler ve İlk Tespitler, Güncellenmiş 2. Basıdan 3.(TIPKI) Bası, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul,2016, s. 460

[6] TOPUZ, Murat, İsviçre ve Türk Borçlar Hukuku ile Karşılaştırmalı Olarak Roma Borçlar Hukukunda Maddi Zarar ve Bu Zararın Belirlenmesi, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2011, s.71 

[7] BOZKURT YAŞAR, Sevgi, Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyeleri Aleyhine Şirket Adına Sorumluluk Davası Açılmasına Karar Vermeye Yetkili Organ, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, , Mart 2017, s.167

[8] AKDAĞ GÜNEY, Necla, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na Göre Anonim Şirket Yönetim Kurulu, 6335 Sayılı Kanunun Getirdiği Değişikliklerle, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2012, s.189

[9] Ersin Çamoğlu, Anonim Ortaklık Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu (Kamu Borçlarından Sorumluluk İle), (İstanbul: Vedat Kitapçılık, 2010), s. 11 vd.