*Av. Sibel ÖZTÜRK, LL.M., Öğr. Stj. Av. Gülsüm BUYRUK
Aile şirketleri, dünyada ve Türkiye’de en eski ve en yaygın işletme organizasyonu şeklini oluşturmaktadır. Aile şirketleri için pek çok tanım yapılmaktadır fakat Türk hukukunda hukuki bir statüde düzenlenmemiştir. Aile şirketi; ‘en az iki neslin işletmede çalıştığı, işletmenin kurulmasındaki amacı ailenin geçimini sağlamak ve mirasın dağılmasını önlemek olduğu ve ailenin geçimini sağlayan kişinin şirketi idare ettiği, yönetim kademelerinin önemli bir bölümünde aile üyelerinin yer aldığı veya kararların alınmasında büyük ölçüde aile üyelerinin etkili olduğu şirketlerdir.’ [i]
Aile şirketlerindeki paydaşlardan birisinin payını iradi olarak 3. kişiye devri veya paydaşlardan birinin ölümü, boşanması veya cebri icra ile 3. kişiye payın geçmesi sonucu şirketin dağılması, şirket içindeki güç dengesinin değişmesi, şirketin yabancılaşması mümkün olabilmektedir. İrade veya irade dışı gerçekleşen bu pay devirlerine yönelik bazı sınırlamalarla şirketin varlığı korunabilmektedir.
Anonim şirketlerde paylar temel olarak TTK madde 490 çerçevesinde herhangi bir sınırlandırmaya bağlı olmaksızın devredilebilirler çünkü pay sahiplerinin kişiliği bu şirket türünde önem taşımaz ayrıca pay sahiplerinin kural olarak şirketten çıkması veya çıkarılması mümkün değildir. Bu durum bazı sakıncalar doğurabileceği için payların serbestçe devredilme ilkesine istisnalar getirilmiştir. Bu istisnalar kanunla ve esas sözleşmesel olarak getirilebilirler.
1. Kanuni Bağlam
Anonim şirketlerde payların serbestçe devredilmesinin ilk istisnası TTK madde 491’de kanuni sınırlama olarak düzenlenmiştir. Bu madde çerçevesinde miras, mirasın paylaşımı, eşler arasındaki mal rejimi hükümleri veya cebri icra yoluyla gerçekleşen iktisaplar dışında, bedeli tamamen ödenmemiş nama yazılı paylar şirketin onayı ile devrolunabilecektir. Ancak şirket, sadece, devralanın ödeme yeterliliği şüpheli ise ve şirketçe istenen teminat verilmemişse onay vermeyi reddedebilir. Devralanın ödeme yeterliliği var ise veya şirketçe istenen teminat gösterilmişse şirket onay vermek zorundadır. Bu durum esas sözleşmede düzenlenmemiş olsa bile kanunda geçtiği için bedeli tamamen ödenmemiş nama yazılı payların devrinin sınırlandırılabilmesi mümkündür.
2. Esas Sözleşmesel Bağlam
TTK madde 492 ile birlikte anonim şirketlerde pay devrine kanuni sınırlama yanında esas sözleşmesel sınırlama da getirebilmesi mümkün kılınmıştır. Böylece esas sözleşmede nama yazılı payların devrini sınırlayan bir hüküm bulunuyor ise nama yazılı payların bedelleri tamamen ödenmiş olsa dahi devir işlemi için anonim şirket yönetim kurulunun onayı gerekecektir.
Esas sözleşmede yer alan ve nama yazılı pay senetlerinin devrini kısıtlayan hükümlere “bağlam”, bu şekildeki pay senetlerine ise “bağlı nama yazılı pay senetleri” adı verilir.[ii] Bu ilkenin uygulamasının nasıl olabileceği izleyen maddelerde (TTK 493 vd.), payları borsaya kote edilmiş şirketler ile edilmemiş şirketlerde ayrı ayrı gösterilmiştir. Makalemizde borsaya kote olmayan paylar ele alınacaktır.
TTK m. 493/1’e göre anonim şirket esas sözleşmede öngörülmüş bir önemli sebebi (haklı sebebi) ileri sürerek pay devrine onay vermeyi reddedebilir. Buna göre anonim şirket önemli sebep dışında bir sebebi ileri sürerek onay vermeyi reddedemez ayrıca şirketin devrini engellemek için her türlü sebebi de önemli sebep olarak esas sözleşmeye ekleyemez. Bu önemli sebebin pay sahipleri çevresinin bileşimine ilişkin esas sözleşme hükümleri, şirketin işletme konusu veya işletmenin ekonomik bağımsızlığı yönünden onayın reddini haklı gösteriyor olması gerekmektedir. Kanunda sayılan önemli sebepler sınırlı sayıda değildir.[iii] Bu doğrultuda pay devrinin reddi sebepleri esas sözleşmede açık ve somut bir şekilde belirtilmelidir.
Anonim şirketler:
gibi şartları önemli sebepler olarak esas sözleşmeye koyup pay devrine engel olabilmektedirler.
Burada ortaya çıkan sorun anonim şirket esas sözleşmesinde belli bir aileye mensup olmayanlara devir yapılmayacağı öngörülmesi halinde bunun önemli sebep teşkil edip etmeyeceği sorunudur. Bu görüş doktrinde tartışmalıdır.
Bunun önemli sebep teşkil etmeyeceğini savunanlar, pay sahiplerinin sadece belli aile üyelerinden oluşacağının öngörülmesi halinde, pay sahipleri çevresini belirlemek bakımından elverişli olsa da, bunun işletme konusu veya işletmenin ekonomik bağımsızlığının korunması ile de bağlantısının kurulması (ilgisi olması) [yani bunlarla doğrulanması] ve bütün bunların da reddi haklı kılması gerekir demektedir. [iv]
Bozkurt, konuyu “aile klozu” başlığı altında ele almaktadır. Bozkurt’a göre, eski dönemin aksine, yeni dönemde aile klozlarına daha mesafeli yaklaşmak gerekecektir, dolayısıyla sırf belli bir soyadı taşıyan kişilerin ortak olarak kalabileceği şeklindeki öznel bir menfaatin anonim şirketler düzenine aktarılması çok istisnai durumlar dışında mümkün olmamalıdır.[v]
Uzel’e göre; “nama yazılı payların devri X ailesine mensup kişiler arasında yapılabilir” şeklinde kaleme alınmış bir bağlam hükmü geçersizdir, çünkü pay sahiplerinin aile çevresiyle tanımlanması TTK 493 anlamında önemli sebep için yeterli olmaz aksine pay sahipleri çevresinin işletme konusu veya ekonomik bağımsızlık yönünden de pay devrinin reddini haklı gösterecek nitelikte olması gerekir.[vi]
Belli bir aileye mensup olmayanlara devir yapılamayacağının öngörülmesi halinde bunun önemli sebep teşkil edeceğini savunan F. von Steiger, İsviçre ticaret sicili uygulamalarına dair şu ifadelere yer vermektedir: “Esas mukavele ile nama yazılı hisse senetlerinin tamamen yasak edilebileceği gibi belirli vasıfları haiz olan (rakipler, başka dinde olanlar, ecnebiler vs.) veya olmayanlar (bir aileye, muayyen bir mesleki teşekküle veya mesleğe mensup olmamak vs.) şahıslara devri de men edebilir; yahutta ancak hissedarlar arasında devrine müsaade veya devir idare meclisinin muvafakatı şartına raptolunabilir”[vii]
Yargıtay eski Kanun döneminde verdiği bir kararında, bir aile şirketinin kendi özgün yapısını koruyabilmesi amacıyla, şirket hisselerini nama yazılı hale getirebileceğini ve aynı zamanda söz konusu nama yazılı senetlere ilişkin olarak devir sınırlaması içeren esas sözleşmesel bağlam hükümleri öngörebileceğini belirtmiştir.[viii]
Anonim şirket belirli bir aileye mensup kişiler arasında kurulmuş olabilir ve yapısını aynı şekilde sürdürmek isteyebilir, dolayısıyla esas sözleşmeye konulacak bağlam kuralına aykırı şekilde payın veya nama yazılı pay senedinin devri halinde anonim şirket devre onay vermeyebilir.
Bu görüşte pay devir sınırlandırmalarının geçerli olması için, şirketin amaç veya konusunda kurucu aile ortakları veya belli meslek mensuplarının menfaatlerinin korunacağına ilişkin bir hükme yer verilmiş olması gerekir.[ix]
Bunların dışında TTK494’e göre devir için gerekli olan onay verilmediği sürece, payların mülkiyeti ve paylara bağlı tüm haklar devredende kalır yani devir geçersiz olur.
Payların; miras, mirasın paylaşımı, eşler arasındaki mal rejimi hükümleri veya cebrî icra gereği iktisap edilmesi durumunda, şirketin, payları edinen kişiye, sadece paylarını gerçek değeri ile devralmayı önerdiği takdirde onay vermeyi reddetmesi hali bir diğer haldendir (TTK493/4). Şirket, uygun görmediği pay devirlerinden kaçınabilir. Bu kavram da doktrinde “kaçış klozu” olarak tanımlanır ve şirketlerde yabancılaşmanın engellenmesinde önemli bir rol oynar.
SONUÇ
Sonuç olarak, anonim şirket esas sözleşmesinde sınırları açık ve somut bir şekilde düzenlenmek koşuluyla belli bir aileye mensup olmayanlara yapılan pay devrinin kısıtlanmasına yönelik esas sözleşmesel bağlam hükümlerinin geçerli kabul edilmesi gerekir. Bu düzenlemeler sayesinde aile şirketlerinde pay sahiplerinin birbirlerine karşı sahip oldukları karşılıklı güven ve anlayışı sürdürülmekle birlikte; hissedarların iradesi dışında bir hissedarın şirkete katılmasını engellenir, şirketin yabancılaşması veya niteliklerini kaybetmesi önlenir.
----------------------------------------------------------------------
[i]Neslihan Akça, Aı̇le İşletmelerı̇nı̇n Tanımı, Özellı̇klerı̇ ve Aı̇le İşletmelerı̇nde Kurumsallaşma, Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi İşletme Ana Bilim Dalı
[ii] Asuman Akdoğan, Aile Şirketlerinin Özellikleri ve Aile İşletmelerinde Kurumsallaşma İhtiyacı, Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı:16, Yıl: 2000, (s.31-47), s.33.)
[iii] TTK 493/II Gerekçe Metni.
[iv] Prof. Dr. Sıtkı Anlam Altay, Türk ve İsviçre Anonim Ortaklıklar Hukuku’nda Esas Sözleşmesel Bağlam, İsviçre Borçlar Kanunu'nun İktisabının 80. Yılında İsviçre Borçlar Hukuku'nun Türk Ticaret Hukuku'na Etkileri, İstanbul 2009, s. 563-637.
[v] Tamer Bozkurt, Anonim Şirkette Pay Devrinin Sınırlandırılması (Bağlam), Ankara 2016, s.94-98
[vi] Necdet Uzel, Anonim Ortaklıkta Esas Sözleşmesel Bağlam, İstanbul 2012, s.240-243.
[vii] F. Von Steıger, İsviçre’de Anonim Şirketler Hukuku, Çev. Tahir ÇAĞA, İstanbul 1968, s.67-68
[viii] İpek Nur Bakır, Anonim Şirketlerde Pay Devrinin Esas Sözleşmeyle Sınırlandırılması, Ankara 2022, s. 85.
[ix] Oertle/Pasquies, Basler Komm, OR, Art. 685b, N. 4.