*Av. Sibel ÖZTÜRK, LL.M.
4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un amacı; mal ve hizmet piyasalarındaki rekabeti engelleyici, bozucu veya kısıtlayıcı anlaşma, uygulama ve kararları, piyasada hâkim durumda olan teşebbüslerin bu hakimiyetlerini kötüye kullanmalarını ve rekabeti önemli ölçüde azaltacak birleşme ve devralma niteliğindeki her türlü hukuki işlem ve davranışları önlemek, bu amaç doğrultusunda gerekli düzenleme, denetlemeleri yapmak suretiyle rekabetin korunmasını temin etmektir.
4054 sayılı Kanun’un 20. maddesinde ifadesini bulduğu üzere, mal ve hizmet piyasalarının serbest ve sağlıklı bir rekabet ortamı içinde teşekkülünün ve gelişmesinin temini ile bu Kanun’un uygulanmasını gözetmek ve Kanun’un kendisine verdiği görevleri yerine getirmek üzere kamu tüzel kişiliğini haiz idarî ve malî özerkliğe sahip Rekabet Kurumu oluşturulmuştur. Rekabet Kurumu, Rekabet Kurulu, Başkanlık ve Hizmet Birimlerinden oluşmaktadır. Kurum’un karar organı Rekabet Kurulu’dur.
4054 sayılı Kanun’un İkinci Kısmı’nın İkinci Bölümü’nde m. 8 ve devamında Kurul’un yetkileri sayılmıştır. Bunlar; “Menfi Tespit”, “İhlale Son Verme”, “Birleşme ve Devralmaların Kurul’a Bildirilmesi”, “Muafiyet ve Menfi Tespit Kararlarının Geri Alınması” ve “Yerinde İnceleme” yetkileridir.
Yerinde İnceleme, 4054 sayılı Kanun’un 15. maddesinde hükme bağlanmıştır. Anılan düzenlemeye göre;
“Madde 15- Kurul, bu Kanunun kendisine verdiği görevleri yerine getirirken gerekli gördüğü hallerde, teşebbüs ve teşebbüs birliklerinde incelemelerde bulunabilir. Bu amaçla teşebbüslerin veya teşebbüs birliklerinin:
a) (Değişik bent: 16.06.2020-7246/4. Md) Defterlerini, fiziki ve elektronik ortam ile bilişim sistemlerinde tutulan her türlü verilerini ve belgelerini inceleyebilir, bunların kopyalarını ve fiziki örneklerini alabilir,
b) Belirli konularda yazılı veya sözlü açıklama isteyebilir,
c) Teşebbüslerin her türlü mal varlığına ilişkin mahallinde incelemeler yapabilir.
İnceleme, Kurul emrinde çalışan uzmanlar tarafından yapılır. Uzmanlar incelemeye giderken yanlarında incelemenin konusunu, amacını ve yanlış bilgi verilmesi halinde idarî para cezası uygulanacağını gösteren bir yetki belgesi bulundururlar.
(Ek fıkra: 01.08.2003-4971/25. Md) İlgililer istenen bilgi, belge, defter ve sair vasıtaların suretlerini vermekle yükümlüdür. Yerinde incelemenin engellenmesi veya engellenme olasılığının bulunması durumunda sulh ceza hâkimi kararı ile yerinde inceleme yapılır.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri Engin ALTAY, Özgür ÖZEL ve Engin ÖZKOÇ ile birlikte 134 milletvekili, 16/6/2020 tarihli ve 7246 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un; 3. maddesiyle 7/12/1994 tarihli ve 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 9. maddesinin değiştirilen birinci fıkrasının birinci cümlesinin “...ve teşebbüslerin belirli faaliyetlerini yahut ortaklık paylarını ya da mal varlıklarını devretmeleri şeklindeki yapısal tedbirleri...” bölümünün, 4. maddesiyle 4054 sayılı Kanun’un 15. maddesinin birinci fıkrasının değiştirilen (a) bendinde yer alan “...bunların kopyalarını ve fiziki örneklerini alabilir,” ibaresinin, 6. maddesiyle 4054 sayılı Kanun’un 34. maddesine eklenen üçüncü fıkranın, 12. maddesiyle 4054 sayılı Kanun’a eklenen geçici 6. maddenin birinci fıkrasının; Birinci cümlesinin “...Kurum danışmanı, Başkan danışmanı, idari koordinatör, müdür, araştırma uzmanı, basın danışmanı, sistem çözümleyici, veri iletişim uzmanı, programcı, idari hizmet yetkilisi ve idari hizmet uzmanı kadrolarında bulunanlar araştırmacı kadrolarına;...” bölümünün ve dördüncü cümlesinin, Anayasa’nın 2., 7., 13., 20., 35., 36., 48., 90., 123., 128., 153. ve 167. maddelerine aykırılığı gerekçesiyle iptaline ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi talebi ile Anayasa Mahkemesi’nde iptal davası açmıştır.
Anayasa Mahkemesi’nce 9.11.2022 tarihli karar[1] ile iptali istenen kanun hükümleri ile ilgili olarak;
*4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 9. maddesinin değiştirilen birinci fıkrasının birinci cümlesinin “...ve teşebbüslerin belirli faaliyetlerini yahut ortaklık paylarını ya da mal varlıklarını devretmeleri şeklindeki yapısal tedbirleri...” bölümünün Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin reddine oybirliğiyle,
* 4054 sayılı Kanun’un 15. maddesinin birinci fıkrasının değiştirilen (a) bendinde yer alan “...bunların kopyalarını ve fiziki örneklerini alabilir,” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin reddine, oyçokluğuyla,
*6. maddesiyle 4054 sayılı Kanun’un 34. maddesine eklenen üçüncü fıkranın Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline oybirliğiyle,
*12. maddesiyle 4054 sayılı Kanun’a eklenen geçici 6. maddenin birinci fıkrasının;
1. Birinci cümlesinin “...Kurum danışmanı, Başkan danışmanı, idari koordinatör, müdür, araştırma uzmanı, basın danışmanı, sistem çözümleyici, veri iletişim uzmanı, programcı, idari hizmet yetkilisi ve idari hizmet uzmanı kadrolarında bulunanlar araştırmacı kadrolarına;...” bölümünün Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline oyçokluğuyla,
2. Dördüncü cümlesinin iptaline oybirliğiyle, karar verilmiştir.
Bu makalede, Anayasa Mahkemesi’nce 4054 Sayılı Kanun’un 15. Maddesinin Birinci Fıkrasının Değiştirilen (a) Bendinde Yer Alan “...bunların kopyalarını ve fiziki örneklerini alabilir,” i̇baresinin i̇ncelenmesi konusu ele alınmıştır. Bu bağlamda, dava dilekçesinde; söz konusu kural ile hiçbir sınırlama olmaksızın teşebbüslerin her türlü belgesinin kopyalanmasının ve örneğinin alınmasının mümkün kılındığı, bu işlem sırasında ilgili teşebbüs temsilcisinin hazır bulunmasına ilişkin bir şarta yer verilmediği gibi teşebbüslerin ticari sır ve müşteri çevresine ilişkin verilere erişim yetkisi tanıyan kuralın kişisel verilerin elde edilmesi ve işlenmesi konusunda herhangi bir güvence de içermediği, bu durumun hukuki belirlilik ilkesiyle de bağdaşmadığı ve orantılı olmadığı belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 13., 20., 35. ve 90. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Anayasa Mahkemesi’nin konuya ilişkin değerlendirmeleri şöyledir: Anayasa Mahkemesi’ne göre, uluslararası gelişmeler, kişisel verilerin korunması alanına tüzel kişilerin de dahil edilmesi gerektiği yönündedir. Dava konusu kural, Kurul’un 4054 sayılı Kanun kapsamındaki görevlerini yerine getirirken gerekli gördüğü hâllerde teşebbüslerin veya teşebbüs birliklerinin defterlerinin, fiziki ve elektronik ortam ile bilişim sistemlerinde tutulan her türlü verilerinin ve belgelerinin kopyalarını, fiziki örneklerini alabileceğini öngörmek suretiyle kişisel verilerin korunmasını isteme hakkını sınırlamakta ise de temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması rejimini düzenleyen Anayasa’nın 13. maddesinde hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceği temel bir ilke olarak benimsenmiştir. İtiraz konusu kuralda, Anayasa Mahkemesi’ne göre Kurul’a tanınan yetkinin konusu, kapsamı ve sınırları ile kullanılacak hâllerin açık ve net olarak belirlendiği gözetildiğinde kuralın belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir nitelikte olduğu ve bu yönüyle kanunilik şartını taşıdığı anlaşılmaktadır.
Anayasa Mahkemesi’ne göre, itiraz konusu kuralın Anayasa’nın 48. maddesinin ikinci fıkrası ve 167. maddesiyle devlete yüklenen özel teşebbüslerin güvenli ve serbest piyasa içinde çalışmasını sağlama ve piyasalarda fiilî şekilde veya anlaşmayla doğacak tekel ve kartelleşmeyi önleme yükümlülüğü kapsamında piyasada rekabete aykırı davranış ya da işlemlerin tespit edilmesi amacıyla delil niteliğindeki defter, belge, kayıt ve verilerin kopyalarının ve fiziki örneklerinin alınmasını öngördüğü gözetildiğinde kuralın anayasal anlamda meşru bir amacı da bulunmaktadır.
Öte yandan Anayasa Mahkemesi’nce; kuralın demokratik toplum düzeninin gerekleriyle bağdaşmayan bir yönü de bulunmadığı gibi, Kurul’un görevlerini yerine getirirken gerekli gördüğü hâllerde teşebbüslerin veya teşebbüs birliklerinin bilgi, defter, belge ve verilerinin kopyalarını ve fiziki örneklerini alabileceğinin öngörülmesinin rekabete aykırı davranış ya da işlemlerin tespit edilmesini kolaylaştıracağı gözetildiğinde kuralın özel teşebbüslerin güvenli ve serbest piyasa içinde çalışmasını sağlama ve piyasalarda fiilî şekilde veya anlaşmayla doğacak tekel ve kartelleşmeyi engelleme amacına ulaşma bakımından elverişli bir sınırlama olduğu söylenebilir.
Diğer taraftan, Anayasa Mahkemesi’nce; iletişim, veri depolama, üretim ve pazarlama gibi alanlardaki teknolojik gelişim ve dönüşüm gözetildiğinde rekabet ihlallerinin teşebbüslerin iç yapıları ve piyasa gücü gibi veriler üzerinde uzman incelemesi yapılmaksızın ortaya çıkarılması mümkün olmadığından, Bu durum teşebbüsler bünyesinde bulunan defter, kayıt, belge ve elektronik verilerin elde edilmesini ve değiştirilemeyecek ya da ortadan kaldırılamayacak şekilde saklanmasını gerektirdiğinden, kuralla öngörülen sınırlamanın bu amaca ulaşma bakımından gerekli olma kriterini de sağladığı değerlendirilmiştir. Öte yandan çoğu kez, inceleme sırasında elde edilen defterler, fiziki ve elektronik ortam ile bilişim sistemlerinde bulunan her türlü veri ve belgeler dışında, rekabet ihlallerinin ortaya çıkarılması açısından elde edilebilecek gerçeğe uygun, delil zinciri korunmuş başkaca delil bulma imkânı mevcut olamayabilmektedir. Dolayısıyla bunların kopyalarının ve fiziki örneklerinin alınabilmesi gerekebilecektir.
Ayrıca Anayasa Mahkemesi, kararında şu hususlara da değinmiştir: 4054 sayılı Kanun’un 44. maddesinde haklarında soruşturma başladığı bildirilen tarafların sözlü savunma hakkını kullanma taleplerine kadar Rekabet Kurumu bünyesinde kendileri ile ilgili düzenlenmiş her türlü evrakın ve mümkünse elde edilmiş olan her türlü delilin bir örneğinin kendilerine verilmesini talep edebilecekleri ve Kurul’un tarafları bilgilendirmediği ve taraflara savunma hakkı vermediği konuları kararlarına dayanak yapamayacağı öngörülmüş ve Kurul üyeleri ile personelinin Kanun’un uygulanması sırasında öğrendikleri teşebbüs ve teşebbüs birliklerinin ticari sırlarını görevlerinden ayrılmış olsalar bile ifşa edemeyecekleri, kendilerinin veya başkalarının menfaatine kullanamayacakları hükme bağlanmıştır. Bununla birlikte Kurul’un, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nda yer alan yükümlülüklere tabi olduğu anlaşılmaktadır. Piyasada rekabete aykırı davranış ya da işlemlerin tespit edilmesi amacıyla delil niteliğindeki defter, belge, kayıt ve verilerin kopyalarının ve fiziki örneklerinin alınmasını öngörmekte olan kural 6698 sayılı Kanun hükümleri kişisel verilerin korunmasına ilişkin olarak bilgilendirme hakkı, erişim hakkı, verilerin amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenme hakkı, verilerin güvenliğinin sağlanması gibi gerekli güvenceleri karşılamakta, ayrıca söz konusu Kanun’un 6. maddesinde özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesi daha katı şartlara bağlanmış olup, bu düzenlemeye göre sağlığa ve cinsel hayata ilişkin kişisel veriler dışındaki özel nitelikli veriler kişinin açık rızasının varlığı hâlinde işlenebilecektir. İtiraz konusu kural, piyasada rekabete aykırı davranış ya da işlemlerin tespit edilmesi amacıyla delil niteliğindeki defter, belge, kayıt ve verilerin kopyalarının ve fiziki örneklerinin alınmasını öngörmekte olup özel nitelikli kişisel veri kapsamında kalan verilerin kaydedilmesini ve bu verilerin kullanılmasını içermemektedir.
Tüm bu açıklama ve değerlendirmeler neticesinde Anayasa Mahkemesi, yasal güvencelerin sağlandığı, teşebbüs ve teşebbüs birliklerine aşırı külfet yüklenmediği gözetildiğinde itiraz konusu kuralın orantısız bir müdahaleye neden olmadığı ve kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına ölçüsüz bir sınırlama getirmediği gerekçesiyle Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırı olmadığı sonucuna ulaşmıştır. Bu sonuca Anayasa Mahkemesi Başkanı, Başkanvekili ve 3 üye katılmamış ve kapsamlı karşı oy gerekçeleri ile katılmama nedenlerini açıklamışlardır.
Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın karşı oy gerekçesinde şu hususlara vurgu yapılmıştır:
*Kurul tarafından işyerlerinde yapılan incelemelerde teşebbüslere veya teşebbüs birliklerine ait defterlerin, her türlü verilerin ve belgelerin kopyalarının ve fiziki örneklerinin alınabileceğini öngören dava konusu kural, Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına ve 21. maddesinde korunan konut dokunulmazlığı hakkına yönelik müdahale teşkil etmektedir. Bu haklar mutlak olmamakla beraber, Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca temel hak ve özgürlükler, özlerine dokunulmaksızın, bir sınırlama sebebinin (meşru amacın) bulunması halinde kanunla sınırlanabilir. Ancak bu sınırlamanın Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaması gerekmektedir.
*Dava konusu kural kapsamında, Kurul uzmanlarınca kopyaları ve fiziki örnekleri alınabilen defterler, veriler ve belgelerin kişisel veriler içerdiği, bu anlamda düzenlemenin kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına bir sınırlandırma niteliğinde olduğu açıktır. Bu sınırlamanın Anayasa’ya uygun olabilmesi için, öncelikle belli nitelikleri haiz bir kanuna dayanması gerekmektedir. Anayasa Mahkemesi kararlarında vurgulandığı üzere hukuk devletinde, kanuni düzenlemelerin “hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gerekir.”
*Dava konusu kural, defterler ve belgeler dışında, gerçek kişi de olabilen teşebbüs veya teşebbüs birliklerinin fiziki ve elektronik ortam ile bilişim sistemlerinde tutulan her türlü verilerinin alınabileceğini belirtmekte olup, bu haliyle kural, Kurul yetkilileri tarafından ticari sırlar dahil tüm verilerin işlenmesine imkân tanımaktadır. Buna karşılık, alınan verilerin nasıl ve ne kadar süreyle kaydedileceğine, belli bir süreden sonra silinip silinmeyeceğine, fiziki örneklerin iade edilip edilmeyeceğine ve benzeri hususlara ilişkin herhangi bir düzenlemeye veya atfa yer verilmemiştir. Ne kural ne de kuralın içinde yer aldığı Kanun, idare tarafından alınabilecek veriler arasında özel nitelikli verilerin bulunmamasını temine yönelik herhangi bir tedbire yer vermiştir. Anayasa Mahkemesi Başkanı’na göre; kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sınırlama getiren dava konusu kuralın keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli ve öngörülebilir nitelikte olmadığı, bu nedenle de kanunilik şartını sağlamadığı açık olup dava konusu kural, Anayasa’nın 20. maddesine aykırıdır.
*Öte yandan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararlarında konut dokunulmazlığı hakkı kimi istisnalar mevcut olmakla birlikte işyerlerini de kapsayacak şekilde geniş yorumlanmaktadır. Bu çerçevede, tüzel kişilerin kayıtlı merkezleri, şubeleri ve diğer işyerleri “konut” kapsamında görülebilmektedir. Bu çerçevede, Anayasa’nın 21. maddesinde konut dokunulmazlığı için öngörülen hâkim kararı güvencesi, teşebbüslerin yönetim işlerinin yürütüldüğü merkez, şube ve tesisleri için de geçerlidir. Dava konusu kural böyle bir güvenceyi içermemektedir. Kurul uzmanlarının hâkim kararı olmaksızın işyerlerinde inceledikleri defterlerin, verilerin ve belgelerin kopyalarını ve fiziki örneklerini alabilme yetkisine sahip olduğunu belirten kural, konut dokunulmazlığı hakkını da ihlal etmektedir.
Diğer taraftan, Anayasa Mahkemesi Başkanı’na göre, kuralla verilen yetkinin Anayasa’nın 21. maddesi kapsamında gecikmesinde sakınca bulunan hallere münhasır olduğu da söylenemeyecektir. Zira kuralda ve kuralın içinde bulunduğu Kanun’da yerinde incelemenin gecikmesinde sakınca bulunan hallerle sınırlı olarak Kurul’un verdiği yazılı emirle yapılacağına dair herhangi bir düzenleme mevcut değildir. Kurul’un yazılı inceleme kararının yirmi dört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulmasını zorunlu kılan bir hüküm de bulunmamaktadır, hâkim kararı olmadan incelenen defter, veri ve belgelerin alınabilmesine izin veren kuralın Anayasa’nın 21. maddesinin sözüne aykırı olduğu açıktır.
Tüm bu gerekçelerle, Anayasa Mahkemesi Başkanı, dava konusu kuralın Anayasa’nın 13., 20. ve 21. maddelerine aykırı olduğunu düşünmektedir.
Başkanvekili ise karşı oy yazısında şu hususlara dikkat çekmiştir; Anayasa’nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenen kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı, insan onurunun korunması ve bireyin kişiliğini serbestçe geliştirebilmesi hakkının özel bir biçimi olarak bireyin hak ve özgürlüklerini kişisel verilerin işlenmesi sırasında korumayı amaçlamaktadır. İncelenen kuralda denetime konu edilecek kişisel veri niteliğindeki bilgi ve belgelerin ne şekilde kullanılacağına, bu bilgilerin ne suretle ve ne kadar süre ile saklanacağına, ilgililerin söz konusu bilgilere itiraz etme imkânının olup olmadığına, bilgilerin bir müddet sonra silinip silinmeyeceğine, silinecekse bu sırada izlenecek usulün ne olduğuna, yetkinin kötüye kullanımını önlemeye yönelik nasıl bir denetim yapılacağına ilişkin herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiş olup, kuralın Anayasa’nın 13, 20. maddesine aykırılık nedeniyle iptali gerekmektedir. Üyeler de 4054 sayılı Kanun kapsamındaki görevlilerin görevlerini yerine getirirken gerekli gördüğü hallerde teşebbüslerin veya teşebbüs birliklerinin defterlerinin fiziki ve elektronik ortak ile bilişim sistemlerinde tutulan her türlü verilerinin ve belgelerinin kopyalarını ve fiziki örneklerini alabileceğini düzenleyen dava konusu kurala ilişkin karşı oy gerekçelerinde benzer sebeplerle, söz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğunu belirtmişlerdir.
Anayasa Mahkemesi'nin söz konusu kararına aşağıdaki linkten erişebilirsiniz:
https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2023/03/20230330-5.pdf
Daha fazla bilgi ve sorularınız için bizimle iletişime geçebilirsiniz;
Av. Sibel ÖZTÜRK, LL.M.
+90 312 911 22 11
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
[1] 30.03.2023 tarihli, 32148 sayılı R.G.