Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü, başvurucular Leyla Bitik ve diğerleri tarafından yapılan başvuruyla ilgili 16/3/2023 ve R.G. Tarih ve Sayı: 31/5/2023 – 32207 numaralı kararıyla bir askerin zorunlu askerlik görevini ifa ederken ölmesi sebebiyle idareye karşı açılan tazminat davasının süre aşımı sebebiyle reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğine karar vermiştir.
Başvurunun Konusu:
Başvurucular, yakınları Nevzat Bitik ’in jandarma er olarak askerlik görevini yerine getirirken vefat etmesi sonucu açtıkları tazminat davasının zamanaşımı nedeniyle reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğini iddia etmişlerdir.
Başvuruya Konu Olaylar:
Başvurucuların yakınları Nevzat Bitik, jandarma karakolunda jandarma er olarak askerlik görevini ifa ederken 22/5/2012 tarihinde vefat etmiştir. Kesin ölüm sebebinin tespiti için düzenlenen Adli Tıp Kurumu 1'inci İhtisas Kurulunun 29/5/2013 tarihli raporunda ölüm olayının çakmak gazı inhalasyonu ve gelişen komplikasyonlar sonucu meydana geldiği tespit edilmiştir. Savcılık 14/2/2014 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Karar gerekçesinde, müteveffanın ölümüne neden olabilecek herhangi bir şahsın doğrudan veya dolaylı eyleminin tespit edilemediği, olayın müteveffanın kendi eylemi ile çakmak gazı inhalasyonundan (solunumundan) kaynaklandığı belirtilmiştir.
Buna karşın, 3/5/2017 tarihinde Nevzat Bitik ile aynı dönemde askerlik yapan E.K başvuruculara gelerek idarenin ölümde hizmet kusuru olabileceğini, müteveffayı çakmak gazına kendisini yaralı olarak bulan üç askerin alıştırdığını, bu şahıslarla kavga yaşanmış olabileceğini ve bir satıcının düzenli olarak arabayla birliğe gelerek buraya sokulması yasak maddeleri askerlere ulaştırdığını beyan etmiştir.
Bu beyan üzerine başvurucular 22/5/2017 tarihinde idareye başvuruda bulunmuş, zımnen ret üzerine tazminat ödenmesi istemiyle idareye dava açmışlardır. Başvurucular dava dilekçesinde, idarenin ölümün üzerine yeterince gitmeden soruşturmayı eksik ve hatalı tamamladığını, tanığın beyanında belirttiği haftada bir gün birliğe gelen satıcının denetim ve kontrolünün yapılmadığını iddia etmiştir. Mahkeme 10/10/2017 tarihli kararlarıyla davayı süre aşımı yönünden reddetmiştir. Gerekçede idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların dava açmadan önce bu eylemlerin yazılı bildirimi üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve herhâlde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde yetkili makama başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemelerinin gerektiği, başvurucuların yakınlarının 22/5/2012 tarihinde vefat ettiği ve başvurucuların olay günü itibarıyla eylem ve zarardan haberdar oldukları, bu tarihten itibaren 1 yıl içinde davanın açılması gerektiği ifade edilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin Değerlendirmesi:
AYM, Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğunu, dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsuru olduğunu belirtmiştir.
Somut olayda tazminat istemiyle açtıkları davanın süre aşımından reddedilerek uyuşmazlığın esasının incelenmemesi nedeniyle başvurucuların mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğu görülmektedir. Fakat bu müdahalenin ihlal oluşturup oluşturmayacağı Anayasanın 13.maddesinde öngörülen kanunilik, meşru amaç ve ölçülülük ilkelerine uygun olup olmadığına göre değerlendirilecektir. Somut olaya ilişkin mahkeme kararı 2577 sayılı Kanun'un 13.maddesine dayandığı, zamanaşımı da idari istikrarın devamını amaçladığı için olaydaki müdahale kanunidir ve meşru bir amaca hizmet eder. Fakat, mevcut müdahalenin ölçülü olduğu söylenemez.
Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Süre aşımı nedeniyle uyuşmazlıkların esası hakkında karar verilmemesi suretiyle mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahale aslında elverişli ve gereklidir. Somut olaydaki müdahalenin ölçülülüğünün değerlendirilmesi bakımından asıl üzerinde durulması gereken husus ise müdahalenin orantılı olup olmadığıdır.
İdari eylem nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan tam yargı davasında idarenin tazminle yükümlü tutulabilmesi için ortada idari eylem ve zarar olmalı, ayrıca zararla idari eylem arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Bu çerçevede eylemin idariliğinin veya yol açtığı zararın ya da arasındaki illiyet bağının eylemden çok sonra anlaşıldığı veya ortaya konulabildiği durumlarda dava açma süresinin bu tarihlerden sonra başlayacağı kabul edilmelidir. Somut olayda ölüm olayının çakmak gazı solunumu sonucu 22/5/2012 tarihinde gerçekleştiği açık ise de ölen kişi ile aynı dönemde askerlik yapan E.K.nın çakmak gazının yabancı kişilerce birliğe denetimsiz olarak sokulduğu ve bu konuda tedbir alınmayarak ölümde idarenin hizmet kusurunun olabileceği yönündeki iddiasının 3/5/2017 tarihinde ortaya çıktığı görülmüştür. Dolayısıyla, başvurucuların 3/5/2017 tarihine kadar ölüm olayına sebebiyet veren olguya, eylemin idariliğine dair bir bilgiye sahip olmadığı anlaşılmıştır.
Bir başka ifadeyle ölüm çakmak gazı solunumu yanında idarenin de kusurunun bulunduğunu, zararla idari eylem arasında illiyet bağı olduğunu ölüm olayıyla derhâl öğrendiklerinden söz edilemez. Bu sebeple, başvuruculardan olayın gerçekleştiği 22/5/2012 tarihi esas alınarak uğradıkları zararla ilgili idari başvuru yapmak suretiyle dava açmalarının beklenmesi başvuruculardan beklenemez, müdahale orantılı değildir.
Anayasa Mahkemesi yukarıdaki gerekçelerle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ve yeniden yargılama yapılması gerektiğine karar vermiştir.