Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu başvurucu Ahmet Alanay ve 43 diğer kişi tarafından yapılan başvuruya ilişkin olarak 27/4/2023 ve R.G. Tarih ve Sayı: 16/6/2023 – 32223 numaralı kararıyla taşınmazın tapu kaydının iptaline rağmen başvuruculara yeterli miktarda tazminat ödenmemesi sebebiyle Anayasa'nın 35. maddesinde teminat altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Başvurunun Konusu:
Başvurucular, maliki oldukları taşınmazın mülkiyetinin tapu iptali ve tescil davası sonucu idareye geçmesi sonucu kendilerine ödenmesi teklif edilen tazminatın piyasa değerinin çok altında olmasından ötürü mülkiyet haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
Başvuruya Konu Olaylar:
Kadastro çalışmalarında Antalya'nın Alanya ilçesine bağlı Tepe Mahallesi'nde kâin 94 ada 12 parsel sayılı 97.332 m² ve 126 ada 2 parsel sayılı 160.878 m² yüz ölçümlü başvuru konusu taşınmazlar 11/11/1949 tarihli ve 24 ile 25 sıra No.lu tapu kayıtlarına dayanılarak 16/6/1970 tarihinde tarla vasfı ile başvurucular ve murisleri adına tescil edilmiştir.
Orman Genel Müdürlüğü tarafından başvurucular aleyhine 10/8/1994 tarihinde Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde başvuru konusu taşınmazların orman sınırları içinde kaldığı iddiasıyla her bir taşınmaz için ayrı ayrı tapu iptali ve tescil davası açılmıştır. 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 5/5/1998 tarihinde davaların kabulüyle 94 ada 12 parsel sayılı taşınmazın 82.290,53 m²lik kısmının, 126 ada 2 parsel sayılı taşınmazın da 114.872,35 m²lik kısmının başvurucular adına olan tapu kaydının iptaline ve orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar vermiştir. Bu kararlar, Yargıtay 20. Hukuk Dairesince 18/2/2002 tarihinde onanmasının ardından aynı Dairece 24/6/2002 tarihinde karar düzeltme isteminin reddine karar verilmekle kesinleşmiştir.
Başvurucular, tazminat ödenmeksizin tapu kayıtlarının iptal edilmesi nedeniyle mülkiyet ile adil yargılanma haklarının ihlal edildiği iddiasıyla 15/1/2003 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuruda bulunmuştur. AİHM Gümrükcüler ve diğerleri/Türkiye (B. No:9580/03, 26/1/2010) kararında, başvurucuların mülkiyet haklarının ihlal edildiğine ve öncelikle taraflar arasında uzlaşmaya gidilmesi gerektiğine karar vermiştir.
Bunun üzerine, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Avrupa Konseyi ve İnsan Hakları Genel Müdür Yardımcılığı tarafından toplam 1.967.995,20 TL uzlaşma teklifinde bulunulmuştur. Ancak başvurucular bu uzlaşma teklifini reddetmiştir. Sonrasında başvurucular, AİHM kararına istinaden 21/6/2017 tarihinde Tazminat Komisyonuna başvurarak tazminat talebinde bulunmuşlar, fakat Tazminat Komisyonu’nun tespit ettiği değerin 1.332.546,42 TL olması neticesinde başvurucular bireysel başvuru yoluna gitmiştir.
Anayasa Mahkemesinin Değerlendirmesi:
AYM’ye göre tapu kayıtlarının oluşturulması ve tutulması kamu makamlarının gözetiminde olduğuna göre orman olmasına rağmen hatalı olarak bu kayıtların oluşturulması hâlinde de yine devletin sorumlu olması tabiidir. Orman olan taşınmazların korunması bağlamında müdahalenin kamu yararına dayalı meşru bir amacı bulunmakta ise de devletin verdiği tapu ile mülk sahibi olan başvurucunun da menfaatlerinin gözetilmesi ve bu çerçevede idarenin hatalı işleminin bütün sonuçlarının başvurucuya yüklenmemesi gerekmektedir. Bu bağlamda tapunun iptal edilmesi karşılığında tazminat ödenmesinin başvurucuya yüklenen külfeti hafifletecek ve kamu yararı ile bireysel menfaatlerin dengelenmesini sağlayacak önemli bir araç olduğu söylenebilir.
Başvurucular 24/6/2002 tarihinde kesinleşen mahkeme kararıyla taşınmazların mülkiyetini kaybetmiştir. Başvurucuların taşınmazların orman olarak tespit edilmesine yönelik bir şikâyeti bulunmamaktadır, Tazminat Komisyonunun takdir ettiği tazminatın yetersiz olmasından yakınmaktadır.
Belirtilmelidir ki başvuruculara ödenmesi gereken tazminatın hesaplanmasında taşınmazların güncel rayiç bedelinin dikkate alınmaması Anayasa'nın 35. maddesini ihlal etmemektedir. Anayasa Mahkemesinin 13/11/2014 tarihli ve E.2013/95, K.2014/176 sayılı kararında da kabul edildiği üzere taşınmazın müdahale anındaki değerinin hesaplanması dışındaki seçenekler taşınmaz değerinde sonradan meydana gelen artış veya azalmalar nedeniyle malikin haksız kazanç elde etmesine veya haksız yere zarara uğramasına yol açabilir. Dolayısıyla malikin mülkiyet hakkıyla ormanların korunması amacı arasındaki adil dengenin sağlanmasında taşınmazın güncel değerinin (Tazminat Komisyonuna başvuru tarihindeki) verilmesi gerektiği söylenemeyecektir.
Muhakkak tazminat miktarının hesaplanmasında taşınmazın mülkiyetinin yitirildiği tarihteki niteliği de göz önünde bulundurulacaktır. Ne var ki malike ödenecek tazminatın hesaplanmasında taşınmazın mülkiyetinin yitirildiği tarihteki niteliğinin ve değerinin esas alınması gerekmekte ise de bunun enflasyon karşısında yitirilen kısmının da karşılanması gerekir. Aksi takdirde yıllarca taşınmazını kullanamayan ve taşınmazın bedelinden yararlanamayan malik, elde ettiği yarara karşılık orantısız bir külfete katlanmış olacaktır.
Bu çerçevede somut olay incelendiğinde ise mülkiyetin kaybedildiği 2002 yılı itibarıyla taşınmazın gerçek değerine ilişkin tespitin hangi hesaplama yöntemine göre belirlendiği Tazminat Komisyonu ve Bölge İdare Mahkemesince gösterilememiştir. Bu durumda mülkiyet hakkının korunmasının gerektirdiği usul güvencelerinin olayın koşulları altında sağlanmadığı dikkate alındığında başvurucular lehine hükmedilen tazminatın başvurucuların bireysel yararı ile ormanların muhafazasındaki kamusal yarar arasındaki adil dengeyi temin ettiği kamu makamlarınca gösterilememiştir. Dolayısıyla başvurucuların mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçüsüz olduğu sonucuna varılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.