Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, başvurucu Ziynet Benli tarafından yapılan bireysel başvuruya ilişkin olarak 15/2/2023 ve R.G. Tarih ve Sayı: 23/5/2023- 32199 numaralı kararıyla bozma kararından sonra yeni bir tahkikat işlemine girişilmesine rağmen ıslah talebinin reddedilmesinden dolayı Anayasanın 36.maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının, yargılamanın çok uzun sürmesi sebebiyle de yine Anayasanın aynı maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Başvurunun Konusu:
Başvurucu, ileri sürdüğü ıslah talebinin sırf bozma kararından sonra ıslah yapılamayacağı gerekçesiyle reddedilmesi sebebiyle mahkemeye erişim hakkının, yargılamanın 17 yıl 3 ay gibi epey uzun bir sürede sona ermesi sebebiyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
Başvuruya Konu Olaylar:
Başvurucunun eşi O.B. çalıştığı alışveriş merkezinde çıkan yangın sonucu ölmüştür. Başvurucu, olay üzerine maddi ve manevi tazminat talebiyle asliye hukuk mahkemesinde dava açmıştır. Anılan mahkemenin yetkisizlik kararı üzerine dosya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi esasına kaydedilmiştir. O.B.nin annesi, babası ve kardeşlerinin 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları tazminat davası, başvurucunun açtığı tazminat davası ile birleştirilmiştir.
Asliye hukuk mahkemesi, uyuşmazlık konusu olayın iş kazası niteliğinde olduğunu belirterek mahkemenin görevsizliğine ve dosyanın görevli iş mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir. İş mahkemesi, bilirkişi raporunu değerlendirmiş ve maddi zararın kurumca bağlanan gelir ile karşılandığını belirterek maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebinin ise kabulüne karar vermiştir. Temyiz edilen karar, bilirkişi raporları arasında çelişki olduğu gerekçesiyle Yargıtay tarafından bozulmuştur. Mahkeme, bozma kararı üzerine yeniden bilirkişi incelemeleri yaptırmıştır. Anılan bilirkişi incelemelerinden sonra başvurucu, mahkemeye sunduğu dilekçeyle maddi tazminat talebini ıslah ederek arttırmıştır. Mahkeme davanın kabulüne karar vermiştir. Yargıtay, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun (YİBGK) kararı doğrultusunda bozmadan sonra ıslah yapılmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle bu kabul kararını bozmuştur. Bozma kararı üzerine mahkeme, dava dilekçesi ile talep edilen miktar ile bağlı kalarak maddi ve manevi tazminata hükmetmiş, temyiz edilen karar Yargıtay tarafından onanmıştır.
Anayasa Mahkemesinin Değerlendirmesi:
A) Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia Yönünden
Somut uyuşmazlıkta mahkeme kararının gerekçesine dayanak teşkil eden YİBGK'nın 4/2/1948 tarihli kararında; 1086 sayılı mülga Kanun'un 84. maddesinde, ıslahın yalnız tahkikat ve yargılama safhalarında olabileceğini, tahkikat ve yargılama devresinden sonra tarafların bu hakkı kullanamayacaklarının anlaşıldığı ifade edilmiştir. Oysa, 1086 sayılı mülga Kanun ile 6100 sayılı Kanun’un ilgili maddelerinde bozmadan sonra ıslahın olanaklı olmadığına yönelik bir hüküm yer almamaktadır. Bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına yönelik genel kurallar içtihatlarla belirlenmiştir. YİBGK’nın kararında bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına yönelik yorum yapılırken tahkikat aşaması ilk derece mahkemesindeki bozma kararından önceki yargılama süreciyle sınırlandırılmış, bozma kararından sonra tahkikata yönelik işlemlerin niteliğine dair herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır.
Dolayısıyla mahkemelerce bütün uyuşmazlıklar yönünden bozma kararından sonra ıslah yapılmasının mümkün olmadığı şeklindeki tembelce yapılan yorumun mahkemeye erişim hakkını önemli ölçüde sınırladığı söylenebilir. Nitekim kanun koyucu da 28/7/2020 tarihli kanun değişikliği ile ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar ıslah yapılabileceğini açıkça düzenlemiştir.
Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda bozma kararı uyarınca tahkikat yapıldığı durumda ıslah talebinde bulunulmasına yönelik mevzuatta açık bir engel bulunmamasına karşın, kategorik bir yaklaşımla hiçbir istisnaya yer vermeden her durumda bozma kararından sonra ıslah yapılmasının mümkün olmadığı hususundaki yorumların öngörülemez olduğu ve bu yorumların anayasal anlamda kanunilik ölçütüne uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia Yönünden
Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak yargılamanın sona erdiği tarih esas alınır. İş mahkemeleri nezdinde görülen davalarda yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır. Anılan ilkeler dikkate alındığında 17 yıl 3 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.