Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, İ.D. ve Diğerleri tarafından bireysel başvuru yoluyla gelen konu hakkında; 28/12/2022 tarihli R.G. Tarih ve Sayı: 24/3/2023-32142 numaralı kararıyla başvurucuların, kişilik haklarını ihlal ettiğini ileri sürdükleri internet içeriklerine erişimin engellenmesi taleplerinin reddedilmesi nedeniyle şeref ve itibar hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Başvurunun Konusu:
Başvurucular, kişilik haklarını ihlal ettiğini ileri sürdükleri internet içeriklerine erişimin engellenmesi taleplerinin reddedilmesi nedeniyle şeref ve itibar hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
Başvuruya Konu Olaylar:
Ulusal ölçekte yayın yapan gazetelerin internet siteleri ile bazı internet sitelerinde başvurucular hakkında çeşitli haberler yapılmıştır. Başvurucuların bu içeriklere erişimin engellenmesi talepleri mahkemelerce reddedilmiş, başvurucular Anayasa Mahkemesine ayrı ayrı bireysel başvuruda bulunmuştur.
Anayasa Mahkemesinin Değerlendirmesi:
Anayasa Mahkemesi 2017 yılından itibaren verdiği muhtelif kararlarda 5651 sayılı Kanun ile getirilen içeriğin yayından çıkarılması ve yayına erişimin engellenmesine yönelik usulü ayrıntılı bir şekilde incelemiş; internet ortamında işlenen suçlarla mücadelenin daha etkin şekilde yapılabilmesi, özel hayatın ve kişilik haklarının hızlı ve etkili bir şekilde korunması konusunda bu usulün hızlı sonuç alınabilecek koruma tedbiri niteliğinde ve istisnai bir yol olduğuna hükmetmiştir.
Belirlediği usul çerçevesinde Anayasa Mahkemesi Keskin Kalem Yayıncılık ve Ticaret A.Ş. ve diğerleri ([GK], B. No: 2018/14884) pilot kararında, 5651 sayılı Kanun’un ifade ve basın özgürlüklerinin korunmasına ilişkin temel güvencelere sahip olmadığı sonucuna varmış ve yapısal sorunun çözümü için keyfiyetin yasama organına bildirilmesine karar vermiştir.
Bununla birlikte temel güvencelere sahip olmayan kanuni dayanağın çatışan iki haktan yalnızca biri yönünden sorun oluşturduğu düşünülemez. Şikâyetlerin esasını inceleme imkânı olmayan ve gerektiğinde uygun bir telafi yöntemi de sunamayan mevcut mekanizma, internet yayını nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiği iddiasıyla sulh ceza hâkimliklerine başvuran kişiler yönünden de etkili bir başvuru yolu olmaktan uzaktır.
Nitekim somut başvurular bu defa, internet içeriğine erişimin engellenmesi taleplerinin reddedilmesi nedeniyle istedikleri korumayı elde edemeyen başvurucuların şeref ve itibar haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
Kişilik haklarına yönelik ihlalin ilk bakışta anlaşılacak kadar açık olmadığı bu başvurularda, çatışan menfaatler arasında bir denge kurularak haberlerdeki iddiaların gerçek olup olmadıklarının ve başvurucuların kişilik haklarını ihlal edip etmediklerinin tespitinin çelişmesiz bir incelemeyle acil bir şekilde ve dosya üzerinden verilen kararlarla gerçekleştirilemediği görülmüştür.
İnternet ortamında bulunan bir içeriğe erişimin engellenmesi, o içeriğin belirli bir ülke sınırları içinden ulaşılmasına kararın verildiği tarihten itibaren süresiz olarak engel olduğundan ağır bir müdahale aracıdır. İnternet ortamında bulunan zararlı içeriklerle diğer başka usullerle mücadele edilebildiği sürece başvurulmaması gereken bir yöntemdir.
Öte yandan internet, temel hak ve özgürlüklerin kullanımında sağladığı imkânların yanında aynı zamanda temel hak ve özgürlüklere, bireylerin özel hayatlarına ve manevi bütünlüklerine yönelik farklı müdahale yolları da ortaya çıkarmaktadır.
Anayasa Mahkemesi, internet ortamının yarattığı güçlükler nedeniyle devlete her durumda ve otomatik olarak çelişmeli bir yargılama yürütme konusunda pozitif bir yükümlülük yüklenemeyecek olsa da taraf teşkilinin sağlandığı durumlarda devletin bu kişilerin müdahaleye karşı delil sunmak da dâhil olmak üzere savunmalarını ortaya koyma imkânı bulabilecekleri, hukuki dinlenilme ve çelişmeli yargılama hakkına sahip olabilecekleri yargısal bir sistem kurmakla ve etkili bir adli denetim mekanizması oluşturmakla yükümlü olduğunu vurgulamıştır.
Anayasa Mahkemesi, söz konusu pilot kararında ifade ve basın özgürlüklerine yönelik süregelen ihlalin ve sonuçlarının giderilebilmesi ve benzeri yeni ihlallerin önüne geçilebilmesi için ülkemizde hâlihazırda işleyen mevcut sistemin yeniden ele alınması ihtiyacını ortaya koymuş ve internet ortamının organize edilmesi hususunda benimsenecek devlet politikasının bir parçası olan kanuni düzenlemeleri yapmanın yasama organının takdirinde olduğunu belirtmiştir. Ayrıca çevrim içi ortama yönelik müdahalelerin Anayasa'nın 13. ve 26. maddelerinin ihlaline yol açmaması için yapılacak yeni kanuni düzenlemelerde dikkate alınmasında yarar görülen asgari asgari standartları hatırlatmıştır.
Bu değerlendirmeler ışığında eldeki başvurunun incelenmesinden sorunun yalnızca ifade özgürlüğü ihlallerine yol açmakla kalmayıp 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesinin temel güvencelere sahip olmaması nedeniyle kişilik haklarına yönelik saldırılara karşı da etkin bir koruma sağlayamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle şeref ve itibarın korunması hakkı ile bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.